35

3.9K 288 25
                                    

Aynı Günün Devamı 15.50

Bora

Elimde bir torba zencefille Levent'in kapısında dikiliyordum, tüm gün o kadar sinir doluydum ki şimdi kapısının önünde zencefillerle durmak garip geliyordu.
Tabi ki sinirli olmamın tek sebebi Suna denen yapışkan yaratıktı, hayır bana neden sorup duruyorsun???

Yine sinirle dolarken zile bastım, buna yüz veren de Levent'ti amına koyayım!

Levent kapıyı açmadan toprakta yuvarlanarak negatif enerjimi atmam için ne kadar vaktim vardı acaba?

Tam bunun hesabını yaparken Levent kapıyı açmıştı, o kadar halsiz görünüyordu ki içimin sızladığını hissettim, göz altları çökmüştü. İçeri geçmem için kenara çekilirken ben de yüzündeki gözlerimi çekip içeri girmiştim.

Aslında buraya gelirken Çetin'le gelmeyi planlamıştım ama işi olduğunu söylemişti puşt!

Levent'le yalnız kalmak istemiyordum ama iş işten geçmişti.

Ben mutfağa girerken Levent'te bir zombi edasıyla peşimden geliyordu, hızlıca çayı yapmaya koyulduğum sırada onunla konuşmaya başladım

"Sen geç yat dinlen ayakta kalma ben çayı getiririm olunca."

"Böyle iyi yatmaktan sıkıldım."

Bir şey demeden işime devam ettim ama biraz ilerde beni izleyen bir Levent olduğunu bilerek işime devam etmek çok zordu.

Üzerimdeki bu etkisi ne zaman geçecekti acaba? Daha şimdiden başkalarıyla takılmaya başlamıştı, Suna'yla aramda bir şey yok diyordu ama buna rağmen yakınlıkları beni deli ediyordu. Bir de gerçekten birileriyle bir şeyler yaşasa nasıl kaldıracaktım ki?

Ocağın altını yakıp tezgahı temizlerken bu düşüncelerden kurtulmaya çalıştım, sen yoluna ben yoluma demiştim, bunu unutmamam lazımdı.

Boşuna debeleniyordum n'apıyorsam yine kendime yapıyordum. Arkamı döndüm, Levent sandalyeye yaslanmış yarı açık gözlerle beni izliyordu, sessizce iç çektim, acı bile çeksem bu acı Levent'ten geldiği sürece sorun gibi gelmiyordu. Sadece onu çok özlemiştim bu özlemi de saklamak için öfkeme sığınıyordum. Kafamı çevirip ocağa bakmaya başladım,

"İyi gelir bu değil mi?"

Ona bakmadan hafifçe gülümsedim "Yapmam için yalvardıktan sonra mı bunu sormak geldi aklına?"

Homurdandığını duydum "Evet, çok kötüyüm."

Çayı ocaktan alırken aynı zamanda sitem ettim "Seni iyileştirecek şey bir şeyler yemek Levent."

Çayı önüne koyup yüzüne baktığımda eğilip çayı koklamış sonra tiksinerek yüzünü uzaklaştırmıştı, şuan çenesinden tutup öpmek için nelerimi vermezdim, hasta olmam bile umrumda değildi.

"Çay da çay dedin iç bakalım çayını."

Dudak büzüp çayla uzun bir bakışma yaşadıktan sonra ağlayacak gibi çaydan bir yudum almıştı, gülmemek için kendimi tuttuğum belli olmasın diye arkamı dönüp dolaba ilerledim. Evde bir şeyler varsa en azından yediğini görüp gönül rahatlığıyla giderdim.

Orta rafta bir tencere gördüğümde dışarı çıkartıp içine baktım, kabak yemeğini görünce şaşırıp Levent'e döndüm, hala tiksinerek içmeye çalışıyordu.

Gülmemeye çalışarak kafamı iki yana salladım "Bu kabak yemeğini kim yaptı?"

Çaydan kafasını uzaklaştırıp önce bana sonra tencereye bakmıştı, sonra tekrar yüzüme baktı "Ben. Çünkü tek bildiğim o şu sıralar."

Aslında sormam hataydı, Yeliz ablanın bu kadar büyük kabak doğrayacağını sanmıyordum.

Tencereyi ocağa koyup ısınmasını beklemeye başladım, bu sırada Levent neredeyse çayı bitirmek üzereydi.
Bir tabak çıkartıp ısınan yemeği koydum ve Levent'in önüne bıraktım, oldukça mutsuz bir şekilde yemeğe bakıyordu

"Akşam yesem bunu?"

Kaşlarımı havaya kaldırarak reddettim "Ye hadi."

O yemeğini yerken ben de onu izliyordum, Levent'in bu durumu hakkında ne yapsam bilmiyordum, ellerinde morarma falan görmüyordum ama o günkü gibi kapatmışta olabilirdi.

Bu konu hakkında konuşabileceğim tek kişi Yeliz ablaydı ama onun da bununla uğraşabilecek durumda olduğunu sanmıyordum. Dahası psikolojisinin şuan bunu kaldırabileceğini düşünmüyordum. Kadın kendisi daha yeni hayata dönüyordu ama oğlunun giderek hayattan koptuğunun farkında değildi.

Ben de yanında olamıyordum, olmuyordu işte, Levent'in düşündüğü gibi bir arkadaşlık olmuyordu aramızda. Bu sadece bir hayaldi artık.

Daldığım yerden çıktığımda Levent'in tabağı silip süpürdüğünü fark etmiştim, anlam veremeyen bakışlarım yüzüne çıktığında artık daha canlı görünüyordu

"Acıkmışım sanırım."

"Niye acaba?" Tabağını tezgaha götürürken ben de ayaklanmıştım, "O halde görüşürüz."

Olduğu yerde birkaç saniye sadece bakışmıştık, sonra yavaşça kafasını sallamıştı

"Yarın gelirim okula artık."

"Gel merak eden çok."

Ağzını aralayıp bir şey diyecek gibi olmuştu ama sonra vazgeçti, sadece gülümsüyordu
"Sağ ol geldiğin için."

Gülümsemesine zayıfta olsa karşılık verip evden çıktım, dışarı adım atar atmaz yeniden nefes aldığımı hissetmiştim. 
Onun olduğu ortamda olmak bile bir başka hissettiriyordu, ben bu kafayla n'apıcaktım?

*

Önceki bölüm sorduğum bugün final yapalım mi sorusuna o kadar çok katılan oldu ki jgkdkdk yarın uyanmam gerekmeseydi bu hızla kesin gerçekleşirdi ama başımda 5 yaşında küçük bir çaki var benimde jdksks

[ II. Kitap ] Bir Gün (bxb) • [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin