14 Ekim Pazartesi 12.07
Bora
“O zaman hepimize tost alıyorum iki ayran bir kola.”
“Soğuk olsun ha!”
Levent Çetin’e göz devirip paraları cebine tıkıştırmış bahçeden okula doğru yürümeye başlamıştı, Levent’in uzaklaşmasıyla vücudumu ağaca doğru yaslamış kollarımı bağlamıştım. Çetin oturduğu yerden kalkıp yanıma geçmişti hemen
“Sabahtan beri çok güzel bir şey olmamış gibi davranıyorsun kardeşim, hayranım sana.”
Sırıtarak bakan yüzüne tahammül edemeyip ileride basketbol oynayanları izlemeye başladım
“Ne olmuş ki?"
“Ya kes tıraşı ikimiz de senin Suna yenge-“ o kelimenin devamını getirmesine fırsat vermeden elimin tersiyle karnına hışımla geçirmiştim, şu kıza sürekli yenge demesi beni zıvanadan çıkartıyordu
“Ahh! Ulan elini kolunu siktiğim midem yer değiştirdi senin yüzünden yeter artık! Ağız alışkanlığı ya!”
“Sus ulan sikerim ağzını yüzünü! Dün grupta da dedin zaten onu da unutmadım!”
Karnını bırakıp sırıtmaya başladığında gözlerimi kısarak ona baktım “Hele hele tiplere! Bir de kıskanmıyorum ayaklarındasın.”
Derin bir nefes alıp arkama yaslandım “Kıskanıyorum ulan, dibine kadar kıskanıyorum hem de dün sinirden yastığı parçalayacaktım!” durup etrafıma bakındım yorgunca
“Ama bunu Levent'e belli edemem.”
“Niye amına koyayım? Bilsin, saklamanın ne alemi var?”
Kafamı Çetin’e çevirdim “Bilse ne olacak Çetin? Ne anlamı var? Sadece yanında daha garip davranacak, hareketlerine dikkat etmeye çalışacak ama ben bunu iliklerime kadar hissedeceğim ve üzüleceğim.”
Yerden bir tane çimen koparıp elimde oynamaya başladım
“En azından kıskanmıyor gibi davranınca üzüldüğümü sadece ben biliyorum daha katlanılabilir oluyor.”
“Ulan siz sevgili değil miydiniz bu hıyar ağasıyla? Anlayışlı olsun azıcık düzgün davransın.”
Omuz silktim ve kapıdan çıkıp yavaş yavaş yanımıza gelen Levent’e baktım
“Senin yerinde olsaydım Levent’in ağzına bir güzel sıçardım kanka, o sözleri sana söylememeliydi. Hâlâ nasıl bu kadar sakinsin anlamıyorum hayır sinirli de bir insansın normalde.”
“Sadece zaman veriyorum Çetin, kolay şeyler yaşamadı, aramızda olanlar yüzünden ona kötü davranamam çünkü Levent belki boktan bir sevgili gibi davrandı ama her zaman çok iyi bir arkadaştı.”
Çetin’e döndüm ve hafiften gülümsedim, içimden gülmek gelmiyordu ama en azından iyi olduğumu bilsin istedim çünkü Levent’e çok kızgındı aslında. O gün söylediği şeyleri Çetin’de onaylamıyordu ama bunu Levent'e yansıtmıyordu.
Bahane gibi görünebilirdi belki ama Levent'in yaşadıkları gerçekten kolay değildi, içinde ne fırtınalar koptuğunu, ne düşündüğünü bilmiyordum ve şimdi tam bu zamanda Levent'e arkamı dönemezdim. Çetin’in de dönmesine sebep olamazdım.
Levent yanımızda gelip karşımızda bağdaş kurduğunda Çetin atlayıp tostunu kapmıştı hemen, burnuna götürüp uzun uzun içine çekti sucuklu kaşarlı tostunun kokusunu
“Ulan en çok bunu özlemişim okula dair!”
Yarım ağız sırıtıp ben de kendi tostumu ısırdım, göz ucuyla Levent'e baktığımda onun da tostuna gömüldüğünü gördüm, yazın pek iştahı yoktu, kimse fark etmemişti ama ben etmiştim, çok zayıflamıştı ama artık biraz daha iyiydi.
Yavaş yavaş iyi olduğunu bilmenin rahatlığıyla önüme döndüm tam rahat rahat bir ısırık alacaktım ki uzaktan gelen Suna'yla modum düştü.
Homurdanarak sinirle tosttan bir parça ısırdım, şuan onu paramparça etmek istiyordum.
Sırıtarak yanımıza gelip kenara oturdu, otur diyen oldu mu?
“Selam,” kafasını Levent'e çevirince ona özel tekrar konuşmuştu “Selam Levent.”
Levent'te ona gülümsemişti, gül tabii
“Selam n’aber?”
“Iyi aynı bildiğin gibi.” Levent niye seni bilsin ki?
Sonra dönüp bize baktığında kendime gelip öldürücü bakışlarımı anında düzelttim “Proje olayını planlayacakmışız sanırım ne zaman yapalım?”
Afallayarak Levent’e döndüm, niye hemen yetiştirmişti ki? Neden bu bilgiyi Suna'yla paylaşma gereği duymuştu? Suna'yla neden bu kadar çok konuşuyordu ulan bu çocuk!
Ama Levent'in tek yaptığı gözlerini kaçırmaktı “Bu hafta başlarız.” Diye homurdandım pes ederek
Zaten beter haldeydim bir de bu ayrıntılarla uğraşamayacaktım şuan
“Tamam o zaman haberleşiriz.” Ayaklandığında yüzünde gereksiz bir neşe vardı, kendini zorlayıp yalandan gülümsedim
“Görüşürüz.” Ama sadece Levent'e bakarak söylüyordu, tamam her neyse, sakin olmakta fayda var.
“Görüşürüz!” sırıtarak Suna’ya el sallayan Çetin’e sorgularcasına baktım, tüm muhabbet boyunca tek kelime etmeyi bi de gülerek yolluyordu kızı
“N’oldu?”
Çetin’e gözlerimi devirip tostu yemeye devam ettim “Ağzını sil ketçap bulaşmış aç ayı.”
Ama Çetin parmağıyla ketçabı sıyırıp yalamıştı “Tek bir zerresi bile ziyan olmamalı.”
Levent'in gülüşü kulağıma geldiğinde ışığa çekilen sinek gibi kafam usulca o tarafa dönmüştü, gözlerimiz birleşirken kafamı çevirip önüme döndüm, yüzümde benden habersiz bir gülümse olduğunu yeni fark etmiştim.
*
Akşama doğru birkaç bölüm daha gelecek canlarım ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[ II. Kitap ] Bir Gün (bxb) • [Tamamlandı]
Narrativa generale"Kendimi buradan daha iyi hissettiğim bir yer yok ki." durdu ve düzeltti "Kendimi yalnız hissetmediğim tek yer burası." 《Serinin ikinci kitabı》 •'Yarına Kadar' adlı hikâyenin devamıdır, önce ondan başlanması tavsiye edilir.•