Giriş

90.2K 1.8K 464
                                    

Merhaba!

Lütfen buraya okumaya başladığınız tarihi yazar mısınız?

Bu soruyu sorduğumda 04.08.2020'ydi.

Şimdi 13.03.2022

Düzenlemeye aldığım tarih. Eksik yanlarımın olduğunu düşündüğüm bir kurguydu. İlk tecrübem olduğu için de olabilir bu. Belki de ciddiyetsizliğimden kaynaklanan bir durumdu ama yine de burada hep eksik kalan bir şeyler vardı. Az da olsa o yanları doldurmak için düzenlemek istedim.

Zaten büyük bir düzenleme olmayacak. Kurguyu baştan yazmayacağım yani. Yine diğer kurguma göre acemi olduğum ortada olacak. Çünkü ben sadece ufak kısımlarda düzenleme yapmak istiyorum. Kökten bir düzenleme olmayacak.

Umarım pişman olmam.

Ön yargılarımızı biraz geriye çekerek okuyalım lütfen bu kurguyu.

Kitabımda kadına şiddet yok. Kuma da yok. Asla erkek egemen bir kitap da değil. 'Sana bu hayatı zindan edeceğim! Seni öldüreceğim!' diyen bir erkek de yok.

Ha bir şey daha kitap sadece ilk bölümlerinde Mardin ağırlıklı ki o da çok belli bile değil. Sonraki bölümlerde başka bir şehirde anlatılmaya devam ediliyor.

*Aslında düzenlemeye almayı çok isterim ama buna vaktim yok. Aslında biraz da bu satırları okuyacağım zaman diğer yazdıklarıma bakarak kendimi geliştirdiğimi görmeyi de istediğim için düzenlemek de istemiyorum. Ama zaman gösterecek.*

Dedi ve düzenlemeye aldı.

Kitabıma bir şans verdiğiniz için şimdiden teşekkür ederim. 💙

Keyifli okumalar

Yaşlı adam konağının salonunda kahvesini içiyordu. İçinden dünyanın en mutlu insanları arasında olduğunu düşündü. Torunları yanındaydı, karısı yanındaydı, parası vardı, sözünü dinletebiliyordu...

Peki ya evlatları?

Kim bilir, belki de yaşlı adamın kanayan yaralarından biriydi evlâtları?
Ah Ahmet dedi içinden ah Ahmet keşke ölmeseydin oğlum dedi.

Ama zaten Ahmet'i seçen kendisi değil miydi? Sırf büyük oğluna bir şey olmasın diye Ahmet'i seçen kendisi değil miydi?

Kan davası için oğlunu ateşe atan kendisi değil miydi?

Oysa o zaman kan davasının bir önemi olmadığını söylese bunların hiçbiri başına gelmezdi. Ne oğlu ölürdü ne de iki tane çocuk yetim kalırdı. O an anladı, ne kadar mutlu olursa olsun hep bu acıyı içinde taşıyacaktı, bir baba olarak içinde taşımalıydı da zaten.

O tam düşüncelerinin en derinine yelken açmışken en büyük torunu içeri girdi.

Berat dedesinin ne düşündüğünü bilmeden sadece kendi konuşacağı konuyu düşünüyordu. Kaç günden beri bu konuyu açamıyordu çünkü cesareti yoktu ve şimdi tam cesaretini toplamışken bu konuyu konuşmalıydı.

"Dede," dedi yumuşak bir sesle ve Salih Ağa'nın yanına oturdu.

"Gel oğlum, ne oldu?" Salih Ağa torununun bu yüz ifadesini biliyordu. Ne zaman bir şey konuşacak olsa hep böyle olurdu Berat.

"Dede direkt konuya giriyorum?" dedi sorarcasına.

"Hayırdır oğlum ne oldu?" Salih Ağa da ister istemez endişelenmişti.

"Dede eğer müsaden olursa ben evlenmek istiyorum." Çekingen bir sesle dile getirmişti Berat bu konuyu.
Ama çekinmesine hiç gerek yoktu çünkü bu haber Salih Ağa'nın yüzünde güller açtırmıştı.

"Tamam oğlum, çok güzel bir haber bu!" dedi mutlulukla " Babaannene ve annene söyleriz bulurlar sana uygun bir kısmet, olmazsa ben de soruştururum."

Berat zaten bulmuştu evlenmek istediği kişiyi.

"Dede benim sevdiğim biri var zaten, eğer siz de müsade ederseniz onunla evlenmek isterim." dedi biraz çekingen bir tonla.

Salih Ağa'nın yüzünde manidar bir tebessüm oluştu o da geçmişti bu yollardan. "Tabi oğlum sevmediğin biriyle evlenip mutsuz olmaktansa sevdiğinle evlen sonsuz mutluluğa ulaş. Kimlerdenmiş gelin kızımız?" Sesinde sahiplenici bir ton vardı ve Berat bu ses tonuyla birlikte daha çok cesaretini topladı.

Yine de tedirgin bir ses tonuyla yanıtladı Berat dedesini. "Aladağlılar'dan."

Salih Ağa yerinde gerildi ve mimikleri dondu. "Anlamadım?" dedi ürkütücü sayılabilecek bir tonda. Oysa anlamıştı sadece anlamak istemedi.

"Dede," dedi Berat elini dedesinin elinin üstüne koyarak yine cesareti nerden gelmişti bilmiyordu ama bu iş bugün bitecekti. "Kan davası da bitmiş olacak bu hamleyle lütfen izin ver. Elvin olmazsa kimse olmaz benim için ben onu çok seviyorum. Mutsuz olmamı göze alabiliyor musun dede?"

Salih Ağa elini torununun elinin altından çekerken konuşmaya başladı ve ayaklandı. Elbette torununun mutsuz olmasını istemiyordu ama oğlunu öldürmüştü onlar!

Parmağını Berat'a doğru sallayarak "Senin ne dediğini kulağın duyuyor mu? Amcanı öldürdü onlar! Oğlumu öldürdüler! Şimdi Berat, bu konuyu ne sen bana açtın ne de ben duydum!" dedi ve devam etti. "Sen ne dersen de bu iş olmaz, unut bunu!" Sanki son sözünü söylemişcesine çıktı salondan.

Oysa Berat'da durumlar çok farklıydı. Elvin'le evlenecekti madem dedesi izin vermiyordu o zamana o da kaçırırdı. Böylece iki ailenin arası düzelmiş olurdu.

Elvin gece kendine gelen telefonla hemen hazırlanmaya başladı. Ertesi gün Elvin ve Berat resmi nikahlarını yapmışlardı.

Berat dedesinin en kıymetlisi olmasına güveniyordu, Elvin ise abisine. Abisi ne yaparsa yapsın ona bir şey olmasına izin vermezdi. Hem ailelerinin arası düzelecekti neticede.

Oysa öyle bir şey olmayacaktı ailelerin arası asla düzelemezdi. İki aileden de karşılıklı kâtil ve ceset çıkmıştı.

Onlarınki hayaldi, sadece hayal...

Onların hayalleri başkalarının kabusu olacaktı...

Onların hayalleri iki kişinin hayatını karartacaktı belki...

Şans bizden yana olsun.

Hepinizi çok seviyorum, sağlıcakla kalın.💕

DİKENLİ AŞK (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin