Ben Geceyim Sen Gündüz

327 33 2
                                    

Yeniden merhabalar!!!

Güzel bir bölümle tekrardan buradayım günlerinizin güzel geçmesi dileği ile güzel yorumlarınızı ve beğenilerinizi bekliyorum...

İyi okumalar sizleri seviyorum...

...

Karanlık ve kasvetli hava on beş dakika önce yok olmuştu. Adını bile anmak istemediği adama bir telefon gelmişti ve telefondaki kişi her ne dediyse yüzü bembeyaz olmuş adeta bir hayalete bezemişti. Sesi titriyor ve konuşmakta zorlanıyordu.

Sanki biri telefondan ruhunu bir büyü ile içine çekiyordu. Telefonu kapattıktan sonra hızla salondan çıkıp ortalıktan yok olmuştu.

Ortamda ki sessizliği kimse bozmuyordu. Ne Myung Soo ne de Tae. Az önce ki olayda sözleri ile etrafı ateşe veren onlar değilmiş gibi birbirlerine bakmıyorlardı.

Tae derin nefesler alarak arkasını dönüp zindanına doğru gitmeye başlamıştı.

Myung Soo bir şey demek istese de bu konuşmayı başka zamana saklamayı tercih etmişti. Abisini daha fazla yormak istememişti.

Tae odaya geldiğinde ilk işi pencereyi açıp içinde ki sönen ateşin dumanını çıkartarak temiz havayı ciğerlerine doldurmak istemişti.

Etraftaki ışıklara rağmen penceresinden yıldızları çok net görebiliyordu gecenin verdiği huzur çok güzeldi onun için.

Sabah olduğu zaman dışarıya dahi bakmak istemezdi. Genelde geceleri dışarıyı izlerdi.

Zaten hep 'Ben geceyim sen ise gündüz' derdi sevdiği adama. Çünkü güneş sevdiği adamın gülüşüne renk katıyordu. Fakat Jungkook'un fotoğraflarını çekerken güneş ışığının fazla olmadığı yerlerde çekerdi.

Jungkook her seferinde 'Güneş ışığı yüzüme biraz vurmalı' desede Tae'nin her zaman ki cevabı 'Bir fotoğrafa iki güneş fazla olur' derdi.

Onu çok özlüyordu hemde her zerresini. Kokusunu , gülüşünü , saçlarını okşamasını , yüzüne minik öpücükler bırakmasını , sesini her bir detayını iliklerine kadar özlemişti.

Dışarda ki parlak yıldızlar sevdiği adamın gözlerine benziyordu. Tae Jungkook'u utandırmak için hep 'Doğru söyle galaksiyi gözlerine mi sığdırdın sen' diyerek burnundan öperdi.

Bunları hatırlayarak yanağından düşen göz yaşlarını elinin tersi ile hafifçe silmişti. O günlere dönmek ve bir daha asla o günlerden çıkmak istemiyordu.

Hafifçe esen rüzgar Tae'nin yüzünü okşamıştı adeta. Gözlerini yavaşça kapatarak kendini rüzgârın eline bırakmıştı.

Burnuna gelen bir koku ile ürpermişti. Rüzgâr resmen sevdiğinin kokusunu ona getirmişti. Etrafa yayılan koku hiç bitmesin , bütün bu havayı içine çekmek istiyordu.

Az önce elinin tersi ile sildiği göz yaşları tekrardan yuvalarından çıkmıştı. Bu sefer bırakmıştı çünkü onlarda bu kokuya hasretti artık onları silmeye bile gücü yoktu sadece evini istiyordu yuvasını...


...

"Senin bu şeytani oyunculuğun yüzünden bir gün delireceğim Jungkook" diyerek Seokjin dikkatli bir şekilde arabayı sürmeye devam ediyordu.

A New Hope | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin