36

1.6K 113 18
                                    

Hope: Hahahhaha şaka!

Elimi Hope'un omzuna götürdüm. Hafifçe sıktım.

Isabel: Hope, sus kardeşim!

Konuştukça batıyordu. Babam şaşkın ve sinirli bir şekilde durdu. Sonra öfkeyle konuştu.

Klaus: Onu öldüreceğim.

Isabel: O zaten ölü. Onu öldürdüm.

Cole: Evet görmeniz lazımdı, kalbini eliyle söktü. Sonra leşini ayağıyla itti! Isabel çok havalıydı!

Ona gülerek baktım. Bazı olaylarda fazla heycanlanabiliyordu. Fakat öldürmenin havalı bir şey
Olduğu söylenemezdi. Gerekli olmadığı sürece kimseyi öldürmezdim. Ancak genelde gerekiyordu.

Isabel: Her neyse yemeğe geçelim.

Cole tedirgin bakışlarıyla bana bakıyordu. Sonuçta babam ve Kol onu yemezdi! Çok abartıyordu.
Her zaman oturduğum yere oturdum. Aslında normal olan buraya annemin oturmasıydı. Fakat o en başından beri babamın çaprazında oturmayı tercih ediyordu. Cole benim çaprazıma oturacakken Kol oturdu.

Kol: Sen benim yanıma gelebilirsin Cole.

Hope bana bakarak ağzını oynattı. 'Kan çıkacak!' Gözlerimi devirdim, abartıyordu.

Cole yemekte korkudan gerim gerim geriliyordu. Parmaklarıyla stresten çatalı bükecekti. Benim ailemden korkması çok doğaldı. Bazen bana bile ürkünç geliyorlardı Aile fertlerine göz gezdirdiğimde Freya ve Hayley bir konu üzerinde konuşuyorlardı. Bir kadından bahsediyorlardı ben ise önümde etin yanına dizilmiş patetes püresi ve bezelyeleri yuvarlayarak oynuyordum. İştahım normalin iki katı düşüktü. Kol'a baktığımda yemek bıçağına hiçte iyi bakmıyordu. Benimle göz göze geldiğinde bana gülümseyerek bıçağı Cole'a attı. Bıçak tam beynine girecekken ben elimle tuttum. Cole irileşmiş gözlerini bıçağa çevirdiğinde yüzündeki şaşkınlığa bizzat şahit olmuştum. Niyetim onu korkutmak değilken şimdi yaprak gibi titriyordu.

Sinirle bıçağı Kol'a fırlattım, Bıçak Kol'un bacağına isabet edicekti fakat Davina son anda onu durdurmuştu. Göz devirip yemeğe devam ettim. Cole'a bakarak gülümseyip elini tuttum. Bir dakika! korkak bakışlarımı diğer ikiliye çevirdiğimde Babamın sinirden eli titriyordu. Yaptığım aptallıkla birlikte göz devirdim. Hayley Freya ile konuşmayı kesmiş, Babamın kolunu mengene gibi sarmıştı.

Babam derin derin nefes alıp verdiğinde Cole'a şirince sırıttım ve

Isabel: Cole bence artık gitmelisin.

Diye söyledim. Cole zaten bu durumdan fena halde rahatsızken benim bunu demem yüzünde güllerin açmasına sebep olmuştu. Kol alayla konuştuğunda dişlerimi sıkarak kafamı o tarafa çevirdim.

Kurt tarafım aktifleşip gözlerimi parlatmıştı. Kol gülümseyerek sahte bir heyacanla

Kol: Yeniden seni aramızda görmeyi bekleriz... Değil mi Klaus?

Diye söyleyince gerizekalı oldukları gerçeği birkez daha gün yüzüne vurmuştu. Cole'u uğurlayasaya kadar bekledim, kapıya geldiğimde gözlerimi Cole'un gözlerine çevirip

Isabel: Üzgünüm, Ailem ile ilgili artık bir fikrin olmuştur.

Cole Ailem kelimesini duyunca az önceki titrer haline kavuşmuştu. Bunun o halini bir nebze anlayabiliyordum.

Kalbi deli gibi atıyordu. Gidesiye kadar arkasından baktım. İyice uzaklaştıktan emin olduktan sonra içeri girdim. Kol'a sinirle bakıp üzerine yürüyeceğim sırada Hope beni tutmuştu. Kol bu durumu fırsat bilip saniyesinde oradan uzaklaşmıştı.

Klaus ise sabahtan beri beklediği anın geldiğine benzer bakışlar atıyordu. Bana Cole'u sorabilirdi, ama ben cevap vermeden odama çıktım. Bir süre telefon ile uğraşıp üzerimi değiştirdim ve yattım.

Ama uyku tutmuyordu. Luna'yı arayıp şu araştırtığım kızı soracaktım. Komidinin üzerine bıraktığım telefonu elime alıp, hızla numarayı tuşladım. Dakikalar içinde hızla nefes alma sesleri kulaklarımı doldurduğunda yüzümü buruşturmadan edemedim. Bu aptal biriyle sevişiyordu ve ben o zaman aramıştım. Luna nefes nefese konuştu

Luna: Efendim kraliçem

Artık aradıysam sorumu sormalıydım değil mi? Sonrada o malum işi yapabilirdi.

Isabel: Luna şu Esther'in günlüğündeki kadın hakkında bir gelişme var mı?

Karşı taraftan bir ses gelmedi. Bende bir süre beklemeye devam ettim. Nefes alıp verme seslerini duyunca bu salaklardan bir bok olmayacağını bildiğim için en iyi yol en büyük amcama gitmemedi.

Yani Finn zaten değildi buna göre Elijah benim şuan ki kurbanımdı. Bir süre beklesemde pijamalarıma aldırmayıp odasına girdim.

Elijah yatakta oturmuş, Kıravatını yere fırlatmış dertli dertli içiyordu. Onun bu hali iyice kuşkulanmama sebep olunca susarak yanına oturdum. Elijah viskisinden sert bir yudum alıp yenisini koydu o arada dikkatini üzerime çekebilmek adına hafifçe öksürüp hırıltılı sesler çıkarttım.

Elijah zorlukla bana bakabilmişti. En Sevdiğim! Sarhoş insanlar daha çok sırlarını anlatırdı. Sonunda dilimden çıkmayan ismi söylemiştim Elijah, onun ismini duyunca kahverengi gözlerini kocaman açmış ve beni incelemişti. Viskisini yenileyip sarhoş olduğunu belli eden bir ses tınısıyla

Elijah: Hımm! Melany, O ismi duymayalı 1000 koca yıl geç-ti Ona aşıktım fakat senin babanda ona aşıktı. Ben ge-ne fedakarlık yaptım!

Normalde böyle konuşmazdı fakat sarhoşluğundan kelimeleri yutuyor ve garip bir aksan ile söylüyordu. Daha fazla içmesine izin veremezdim elindem izin vermesede viski bardağını çektirip, Yastığı düz koyup omuzlarından bastırarak yatırdım ve viski takımını alıp salondaki yerine bıraktım. Odama geri dönüp beynimi kurcalayan diğer şeyleri boşverdim

Gözlerimi kapatıp uykunun benimle bir olmasına izin verdim...

Belkide yapmamalıydım!

***
Yardımları için Lady Barnes'e teşekkürlerimi sunarım efenim🤍 _Buckybarnes2
***

Isabel Mikaelson [Daughter Of Klaus Mikaelson] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin