22

1.5K 112 52
                                    

Hope: BEN HOPE MİKAELSON, KARDEŞİM ISABEL MİKAELSON'A MEYDAN OKUYORUM. Benimle yarışabilir misin Isabel?

Salak şey seni. Sadece hoşlandığı çocuk benim sürümde diye böyle yapması saçma.

Isabel: Bu özgüvenin nereden geldiğini anlamış değilim. Sana hep insaflı davrandım Hope ama şimdi işler değişti.

Hope: Kabul ediyorsun yani? Sonra benim sayemde burdasın, ailemi aldın, çocukluğum mahvoldu falan demiyceksin yani?

Dedikleri beni dahada sinirlendiriyordu. Sakinleşmek adına derin bir nefes aldım.

Isabel: Seninle burada değil orada konuşmak istiyorum.

Dövüş alanını elimle göstermiştim.

Spiker: EVETTT KARŞINIZDA İKİ ALFA VARR. EVET KARŞINIZDA İKİ MİKAELSON VAR
HİÇ BU KADAR ÇEKİŞMELİ OLMAMIŞTI
YSİZİ PİSTE ALALIIIM!

Hope giydiği topukluları çıkardı ve saçını bağladı. Benim buna ihtiyacım yok.

Topuklu ayakkabımın çıkardığı hoş melodiye piste doğru ilerlerim, orada olan iplere yaslandım ve Hope'un gelmesini bekledim.

Hope geldiğinde ortaya doğru ilerledim.

Hope: Ego autem odit morietur.

İşaret parmağımı öne doğru uzattım ve büyüsü bozuldu. Bu sefer hiç olmadığım kadar acımasız olacağım ki birdaha yapmaya cesareti olmasın. Herkesin önünde küçük düşsün.

Sırıttım ve gözlerimi ona diktim. Başını tutarak bağırıyordu ama aynı zamanda kolları ve bacakları kırılıyordu. Avucumu açtığım elimde güç topu oluştu.

 Avucumu açtığım elimde güç topu oluştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Topu elimde çeviriyordum.

Isabel: Senin sorunun ne biliyor musun Hope? Yenilmez olduğunu düşünmen, gereksiz özgüven ve aptal olman.

Elimdeki topu ona fırlattım Hope geriye doğru uçtu.

Hmm galiba çok sinirlendi. Kalbi çok hızlı atıyordu rezilliğin verdiği utanç, güç topunun verdiği acı. Özgüven düşüşü. Yazık.

Melez yüzünü ortaya çıkardı. Hızla bana koştu. Arkasına ilerledim, ellerini tuttum.

Isabel: Beni Asla yenemezsin Hope.

Kafasını kırdım ve çöp gibi yere attım. Onu yerden kaldırdım ve kucağıma aldım. Kardeşim.. çok aptal oluyorsun bazen.

Mark'a bakıp Hope'u almasını işaret ettim. Mark hızlıca gelip Hope'u kucağımdan aldı.

Arabaya bindiğim ve kendi evime sürmeye başladım. Bir süre orada kalacağım. Mikaelson'lara katlanamıyorum. Aile dediğin buysa hiç olmasın.
İstemez.

Sinirle direksiyona yumruk attım. Niye mutlu olamıyorum? Neden yani?

Direksiyon kırıldığı için ağaca çarptım. Direk eve ışınlandım bunla mı uğraşacağım.
Bazenleri geçmişe gidip Hallow'u öldürüp doğmamı engellemek istiyorum.

Tabiki öyle birşey yapmayacağım. Kimsenin sahip olamayacağı kadar güçlüyüm. Bu kadar gücü kim elinin tersiyle iter değil mi? İten zaten problemlidir.

Rebekah'ı aradım.

Çalıyor...
Çalıyor...
Açtı.

Isabel: Selam Bex kimseye belli etmeden yanıma gelirmisin?

Rebekah: Nereye geleceğim?

Bex'i yanıma ışınladım.

Rebekah: Isabel? Bir sorun mu var?

Isabel: Ben gidiyorum. Sana haber vermek istedim.

Rebekah: Seni çok iyi anlıyorum tatlım. Babanla vedalaşmak istemiyor musun? Annen, Hope, Kol?

Isabel: Hiç birini görmek istemiyorum. Biz aile değiliz Rebekah aynı evde yaşayan yabancılarız. Saçma bir yemine tabir tutulmuş insanlarız.

Ona elimde tuttuğum şişeyi verdim.

Rebekah: Bu nedir?

Isabel: Bunu içtiğinde insanlar hamile kalabilirsin ve babam seni hançerlemeye çalışırsa sana koruma  kalkanı yapacak.

Rebekah bana sarıldı, ağlıyordu.

Isabel: Ağlama Bex bu bir veda değil. Bebeğin doğduğunda tekrar görüşeceğiz. Onu bizzat eğiteceğim... Görüşürüz.

Gözlerimi kapattım, kendimi ve orduyu İspanya'ya ışınladım.

Isabel: Artık buradayız. Yeni kurallar, yeni hayat buna alışın.

Isabel Mikaelson [Daughter Of Klaus Mikaelson] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin