XV
Bir çamaşırhanede çalışma işi tek başına kapsamlı bir iştir. Aynı yönde gözüken ama bir sürü farklılığı içinde barındıran kapsamlı bir iş. Tek bir iş yapacağı ümidiyle işe başlayan Martin çamaşırcılık işinin çeşitli, yeni bölümlerini de öğrendi. Çalışma tempoları ise insanlara özgü değildi. Örneğin ilk hafta, bir akşamüstü Martin'le Joe, İki yüz beyaz gömleğin hakkından geldiler. Joe, çelik bir tele asılı, bol su veren sıcak bir ütü sistemi kullanarak yakaları, manşetleri ve yaka altlarını ütüledi; yaka altlarını ütülerken, bunları gömlekle bir dik açı meydana getirecek şekilde tutuyor ve gömleğin göğüs kısmına son ütüyü vurarak parlatıyordu. Joe, işini bitirir bitirmez, gömlekleri, Martin'le kendi arasında duran bir tahtanın üstüne fırlatıyor, Martin de bunları havada yakalayıp geri kalan yerleri tamamlıyordu. Bu iş de gömleğin kolalanmamış kısımlarını ütülemekten ibaretti.
Bu iş, saatlerce büyük bir hızla yapılıyor ve çok yorucu oluyordu. Dışarıda, otelin geniş verandalarında ise, serin beyaz elbiseleri içinde erkeklerle kadınlar, buzlu içkilerini yudumlayıp, kan dolaşımlarının hızını hafifletiyorlardı. Halbuki, çamaşırhanenin havası bunaltıcıydı. Koskoca soba, gümbür gümbür yanıyor, önce kıpkırmızı bir hal alıyor, sonra da akkor haline geliyor; öte yandan nemli kumaşlar üzerinde gezinen ütüler havaya buhar bulutları kaldırıyordu. Bu ütülerin sıcaklığı, ev kadınlarının kullandığı ütülerin sıcaklığından farklıydı. Genelde yapıldığı gibi, ıslak bir parmakla sıcaklığı denenebilen bir ütü, Joe veya Martin, için çok soğuk demekti, böyle denemelere ihtiyaçları da yoktu onların. Onlar sadece ütüyü yanaklarına yaklaştırıp, sıcaklığı, anlaşılmaz bir zihni yolla ölçüyorlardı; Martin, hayran olduğu bu işi bir türlü anlayamıyor-du. ütüler, gerektiğinden daha sıcak olursa, bunları demir çubukların ucuna takıp soğuk suya daldırıyorlardı. Bu iş de ölçüyü büyük bir kesinlikle ve ustaca kararlaştırma yetisini gerektiriyordu, ütünün suda, saniyenin yarısı kadar bir zaman fazla kalması demek, sıcaklığın istenilen kıvamının kaybolması demekti. Martin, bu işte kazandığı inceliğe hayret ediyordu, makine gibi, yanılmaz birtakım ölçüler üzerine kurulmuş, otomatik bir incelikti bu. Ama şaşırmak için bile zamanı yoktu. Martin, bütün dikkatini işi üzerinde toplamıştı. Kafasıyla, elleriyle durmaksızın çalışan, bilgili bir makineydi sanki; onu insan yapan bütün yetilerini bu bilgiyi sağlamaya vermişti. Beyninde, evrene ve evrenin zorlu sorunlarına yer yoktu. Zihninin bütün, geniş ve açık koridorları kapanmış, lehimlenip mühürlenmişti. Yankılarla dolu o geniş ruhu, dar bir oda, bir kaptan kulesi halini almıştı; kolu, omuz adaleleri ve on çevik parmağı bu kuleden yönetiliyor ve hızla hareket eden ütü, buharlı yolu üstünde geniş, yalar gibi hamlelerle ve her hamlede gerekli olandan bir milim bile fazla kaçmamak şartıyla, tezgahın üstündeki, ardı arkası gelmeyen gömlek kolları, ardı arkası gelmeyen gömlek yanları, gömlek sırtları, gömlek etekleri üzerinde tek buruşuk yapmadan atılıyor, atılıyordu. Hatta aceleci ruhu, sendelediği zaman bile, ütü bir başka gömleğe uzanıyordu. Dışarıdaki bütün dünya, tam tepeye çıkmış Kaliforniya güneşinin altında baygınlık geçirirken, o, saatlerce böyle çalışmasına devam etti. Ama onların bulunduğu da yanılamayacak kadar sıcak odada baygınlık geçiren yoktu. Verandada serinleyen konukların temiz çamaşırlara ihtiyacı vardı.
Sırılsıklam tere batan Martin, durmadan su içiyordu, ama gün öylesine sıcaktı ve çalışmadan ötürü öyle bir sıcak basıyordu ki, su vücudunun bütün yarıklarından, bütün mesamelerinden akıp gidiyordu. Denizdeyken, yaptığı iş ona, pek ender zamanlar hariç, kendi kendisiyle bol bol sohbet etme fırsatı verirdi. Geminin kaptanı, Martin'in zamanına hakimdi; ama burada otel müdürü, aynı zamanda Martin'in düşüncelerine de hakimdi. Sinirleri harap eden, vücudu yok eden bu didinmeden başka şey düşünemiyordu. Bu ölesiye çalışmadan başka bir şey düşünmek mümkün değildi. Ruth'u sevdiğini unutmuştu. Ruth, artık mevcut bile değildi, çünkü zorlanan ruhunun onu hatırlamaya vakti yoktu. Ruth'u yalnız geceleri yatağına yığılırken, ya da sabahlan kahvaltı sofrasına sürüklendiği zamanlar hızla akıp giden anılar içinde görebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Martin Eden
General FictionRoman, Martin'in aşkı uğruna eğitimsiz genç bir işçiden başarılı ve rafine bir yazara dönüşüm mücadelesini anlatır. Kahramanı hedefine ulaştığında ise motivasyonunu ve heyecanını çoktan yitirmiş, trajik bir sona doğru sürüklenmektedir artık...