19

296 23 0
                                    

XXX

Martin küçük ve bakımsız evine ikinci kez konuk getirdi. Bu konuk Brissenden'di. Maria eve konuk gelince yine telaşlandı. Ama bu defa ne yapacağını şa-şırmadı, aklına sahip çıktı. Brissenden'i saygıyla karşıladı, kendi çapında gösterişli konuk salonuna buyur etti.

Hayatı bütün yönleriyle ince elemiş sık dokumuş, sözün sözünü bulmuş birisi için evin niteliğinin önemi yoktu. Brissenden bütün kibarlığıyla:

— umarım gelişimde bir sorun yoktur, dedi. Martin:

— Hayır, hayır, yok, diye keskin cevap verdi. Sonra arkadaşının elini sıkarak odasına buyur etti. Odadaki tek sandalyeye konuğunu oturttu, kendi de yatağın bir köşesine sıvıştı. Brissenden oturur oturmaz elini ceketinin cebine attı, ince bir cilt çıkardı:

— İşte sana bir şairin yazdığı bir kitap. Oku onu, senin olsun. Martin'in karşı koyma ya da kabul etmeme durumuna karşı da:

— Kitaplar benim neyime gerek? Bu sabah bir kanama daha oldu, dedi. Sonra:

— Viskin var mı? Hayır, yoktur tabii, bekle bir dakika, diyerek kapıdan çıktı, gitti. Martin onun uzun endamiyle, dış merdivenlerden inişini seyretti ve Bris-senden bahçe kapısını kapamak için dönünce, harabe haline gelmiş göğüs kafesinin üzerine doğru düşen, vaktiyle geniş oldukları belli omuzlarına içi acıyarak baktı. Martin, iki adımda yuvarlanır gibi kendini yatağa attı ve manzum eseri okumaya daldı. Kitap Henry Vaugian Marlow'un en yeni şiirleriydi.

Brissenden geri döndüğünde:

— Skoç viskisi yok, haberini verdi. Çapkın, Amerikan viskisinden başka bir şey satmıyor. Ama çeyrek galon aldım, ondan.

Martin:

— Çocuklardan birini gönderip limon aldırayım da bir todi yapalım, teklifinde bulundu. Brissenden'in getirdiği kitabı kaldırarak:

— Acaba böyle bir kitap, Marlov'a kaç para kazandırır? diye devam etti. — Belki elli dolar, diye cevap verdi diğeri. O parayı alabilir, hatta bir yayıncıyı bu kitabı yayınlamaktaki riski göze almaya kandırabilirse, talihli sayılır.

— Şu halde insan şiirle hayatını kazanamaz, öyle mi?

Martin'in sesinin tonu da, yüzü de canının sıkıldığını belli ediyordu.

Brissenden konuşmasını sürdürdü:

— Tabii kazanamaz. Hangi aptal yapacak bu işi? İşte Bruce, işte Virginia Spring, işte Sedgwick, Bunlar pekâlâ yapıyorlar. Ama şiir biliyor musun, Vaughan Marlowe hayatını nasıl kazanıyor? Ta Pensilvanya'da erkek çocuklara özgü, okul dedikleri özel ticaretin ne de öğretmenlik ederek; böyle bir okul, bütün bu özel cehennemlerin limitidir. Adamın daha elli yıllık ömrü bile olsa, yerimi onunla değişmek istemezdim. Bununla beraber, onun eserleri, çağdaş nazımcılar kalabalığından, havuçlar arasında duran bir pembe yakut gibi ayrılıyor. Bir de hakkındaki eleştirilere bak! Allah belâlarını versin, hepsinin belâsını versin, yontulmamış cüceler! Martin:

— Yazar insanlar hakkında yazamayan insanlar tarafından çok şeyler yazılıyor, diye onu destekledi. Meselâ Stevenson'la eseri hakkında yazılan süprüntü-nün çokluğu beni hayrete düşürdü. Brissenden takırdayan dişleri arasından:

— Gulyabaniler, cadılar! diye tükürür gibi fırlattı kelimeleri. Evet, biliyorum bu döküntüleri, Peder Da-mien'e mektubu için, onu inceleyip, tartıp, kendilerini beğenmişçesine gagalıyorlar. Martin:

— Sefil egolarının değer ölçüsüyle ölçüyorlar, diye lâfa karıştı.

— Evet, tam üstüne bastın, güzel bir söz, gerçeğe, güzele ve iyiye ağızlarından salyalar saçarak nutuk çekiyor, sonunda da onların arkasını okşayarak, 'Aferin, kuçu kuçu!' diyorlar. Richard Realf öldüğü gece onlar için, 'Küçük geveze kargalar' demişti.

Martin EdenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin