25

1K 39 12
                                    

XLIV

Beyni yılların, insanların ve olayların arasında mekik dokuyor, ruhu en acımasız günleri yaşıyordu. Artık hiçbir şey onu mutlu etmiyordu. Hayatta amacı kalmamış, bütün yetilerini kaybetmişti. Yaşamak yalnızca ve sadece acı veriyordu. Bu acı onu boğuyor, dert ve kederini artırıyordu. Bu karmaşalı günlerde hayatla bağlantılarını sağlayan küçücük öğelerde yok olmuştu. İşte çok sevdiği eski iş arkadaşını görmek bile onu sevindirmemişti. Buna karşın ertesi sabah Joe'yi gülerek karşıladı ve ona:

— Yirmi sekizinci Sokakta bir Fransız var. Küpünü parayla doldurmuş, şimdi Fransa'ya dönüyor. Çok şeker, yeri de güzel bir buharlı çamaşırhane var. Eğer bir yere yerleşmek niyetindeysen, işte sana başlangıç için fırsat. Al şu parayı bakayım; bununla kendine bir elbise al, saat onda o adamın yazıhanesinde bulun. Çamaşırhaneyi bana o aradı buldu, seni de götürüp gösterecek. Eğer beğenirsen ve sence bu paraya de-ğiyorsa al. Parasını kafana takma, neyse ben ödeyeceğim.

İçinde öfke kıvılcımlanmaya başlayan Joe, kelimelerin üzerine basarak:

— Bana bak, Mart, buraya seni görmeye geldim. Anladın mı? Çamaşırhane umrumda değil. Eski arkadaşlığımız anısına konuşmaya geldim, sen de kalkıp bana çamaşırhane bakıyorsun. Bak sana söyleyeyim ben ne yapacağım o çamaşırhaneyi. Al o çamaşırhaneyi sen, cehenneme git. Joe kapıdan dışarı çıkmak üzereydi ki, Martin atılıp onu omuzlarından yakalayarak döndürdü. — Beni dinle, Joe, böyle davranmaya devam edersen kafana yumruğu yersin. Hem de eski arkadaşlığımızın anısına sıkı yapıştırırım. Anladın, değil mi?

Martin'in tüm bedenini yakalanmış olduğu Joe, ondan kurtulmaya çalıştı, Martin'in elinden kurtulmak için sağa sola çırpındı durdu, birbirlerinin koluna yapışmış halde, odanın ortasında fırıldak gibi döndüler, bir sandalyeyi parçalayarak yere yuvarlandılar. Joe, kolları iki yana açılmış ve Martin tarafından bastırılmış, aynı zamanda Martin'in dizi de göğsünün üstünde olduğu halde altta kalmıştı. Nefes almak için zorla soluyan Joe'yu bırakan Martin:

— Seninle bir dakika konuşacağım. Bana edepsizliğini söktüremezsin. Önce şu çamaşırhane işini bitirmek istiyorum. Ondan sonra gelirsin, seninle eski arkadaşlığımızın hatırı için konuşuruz. Sana çok işimin olduğunu söylemiştim. Şunlara bir bak.

Hizmetçilerden birinin kalabalık bir mektup ve dergi yığını halinde getirdiği sabah postasını gösteriyordu. — Bunlara bakarken aynı anda seninle nasıl konuşabilirim? Sen git hallet şu çamaşırhane işini ondan sonra otururuz seninle. Joe isteksizce:

— Tamam, dedi. Beni başından savmak istiypr-sun sanmıştım, ama galiba yanılmışım. Ama ayakta dövüşte beni yenemezsin, Mart. Sana yumruğumu gösteririm.

Martin gülümseyerek:

— Bunu bir gün eldivenle dövüşür anlarız, dedi.

— Olur, dedi Joe, şu çamaşırhaneyi çalıştırmaya bir başlayayım. Kolunu uzatarak: — Şu kolu görüyor musun? dedi. Seni toz eder vallahi.

Kapı, çamaşırcının arkasından kapanınca Martin rahat bir nefes aldı. Gittikçe insanlardan uzaklaşır bir hale geliyordu, insanlara nazik davranmak günden güne ona daha güç gelmeye başlamıştı. Onların varlığa Martin'i sıkıyor, konuşmak zorunda kalmak da rahatsız ediyordu. İnsanlar huzurunu kaçırıyordu, onlarla temasa gelir gelmez de kurtulmak için hemen mazeretler uydurmaya başlıyordu, Mektupları hemen açmadı, yarım saat kadar hiçbir şey yapmadan, koltuğunda tembel tembel oturdu; bu süre içinde de arada sırada yarı oluşmuş, belli belirsiz birtakım düşüncelerin aklının içine süzüldüğü oldu; daha doğrusu geniş aralıklarla bu düşünceler aklının, titrek ışıklarını oluşturdu. Mektuplarını gözden geçirmek için kalktı. Bir düzine yazı isteği vardı, bunları bir bakışta tanıyordu; profesyonel dilenme mektupları vardı; daimi hareket oluşturan çalışır bir model sahibi, ya da dünyanın yüzünün, içi boş bir kürenin iç yüzü olduğunu iddia edeninden, komünist kolonisi kurmak amacıyla Aşağı Kaliforniya Yarımadasını satın almak için ekonomik yardım isteyenine kadar çeşitli delilerden gelen mektuplar vardı. Ayrıca onu tanımak için yanıp tutuşan kadınlardan gelen mektuplar da vardı ki, bunların içinden bir tanesi Martin'i çok güldürdü. Kadın inancının sağlamlığının, aynı zamanda da saygı değer bir kişi olduğunun delili olarak, kiliseye kabul kartını göndermişti mektubuyla birlikte.

Martin EdenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin