Seungmin evinin kapısını kilitleyip Hyunjin'i görmek için arkasını döndü.
Fakat beklediği kişi karşısında yoktu.
Yıllardır onu kapısının önünde bekleyen Hyunjin karşısında değildi. Maskesinin altından alaycı bir şekilde gülümseyip yedek anahtarını da saklayarak hoplaya hoplaya indi merdivenlerden.
Hyunjin sonunda onu rahat bırakmıştı.
Keşke o konuşmayı çok önceden yapsaydım, diye düşündü kendi kendine. Beni rahat bırakması için birkaç sert cümle yeterliymiş demek ki.
Okula vardığında bile yanına uğramayan çocuk, aslında öğrencilerin ona karşı davranışını tekrar hatırlatmıştı. Normalde olsa Hyunjin'e laf yetiştirmekten kendisine olan bakışları fark etmezdi fakat şuan fazlasıyla hissediyordu. Okula girdiği andan beri yanından geçmemek için yön değiştirenler bile olmuştu. Bu kadar vahim olduğunun farkında değildi. Hyunjin yüzünden fark edememişti. Veya Hyunjin sayesinde...
Kaşlarını çatıp ilerlerken okulun kapısına yakın oturan Hyunjin'i fark etti. Gülerek Minho ve Felix ile konuşuyordu. Hyunjin'i neden incelediğinin farkında değildi ama uzaktan bakınca güzel göründüğünü fark etti Seungmin. Üstündeki sade beyaz tişört ve altındaki siyah pantolonla bile.
Hyunjin okul forması giymiyordu. Ne kadar uyarı alırsa alsın, canı istediğinde giyiyor, istemediğinde sallamıyordu.
Bunu nereden biliyorum ya ben?
Gözlerini sıkıca kapatıp açtı kendine gelmek adına. hiçbir insanı, hiç kimseyi umursamak ya da kimsenin hakkında bir şeyler bilmek istemiyordu.
Tabii bu 3 yıldır komşusu olan ve o olaydan sonra her an peşinde gezen Hwang Hyunjin için imkansızdı. Elinde olmadan hakkında bir şeyler biliyordu.
Karanlıktan fobi derecesinde korktuğunu, erkek kardeşi bellediği bir köpeği olduğunu, tenha sokaklardaki marketlere yaklaşmamak gibi bir huyu olduğunu, piercinglere çok düşkün olduğunu ve renkli gözlü doğmak istediğini biliyordu.
Aslında çoğu Hyunjin'in ona anlattığı şeylerdi. Bazıları da kendi kendine fark ettiği şeyler.
Vay be.
İç sesine güldü.
Onu dinlemediğimi sanıyordum, kulaklarım açıkmış meğer.
Bir süre daha göz ucuyla neşeli kahkahalar atan Hyunjin'i izledikten sonra sınıfına girip en sondaki sırasına oturdu. Hyunjin beş dakikaya yanına gelirdi normalde.
Fakat gelmemişti.
Ders başlayana kadar içten içe neden gelmediğini merak etti Seungmin. Çok sert olup olmadığıyla ilgili bile sorguladı kendini.
Sınıfa öğretmenden birkaç dakika sonra giren Hyunjin ile göz göze gelmemek için elinden geleni yaptı. Daha fazla suçlu hissetmek istemedi çünkü.
Kafasını sıraya gömüp geçirdiği sıkıcı bir Coğrafya dersinden sonra, tahta sırasından gelen sesle yavaşça kaldırdı kendini. İri yapılı, kahve saçlı adını bile bilmediği çocukla göz gözeydi. Tek kaşını kaldırdı ve sıraya vurduğu elini işaret etti gözleriyle çocuğun.
Karşısındaki ise alaycı bir şekilde sırıtıp Seungmin'e omzundan sarstı. "Kendini çok mu yüksekte görüyorsun?"
Seungmin hem çocuğun ağzından çıkanlarla, hem de omzuna dokunan el ile midesinin bulandığını hissetti.
"Cevap vermeye bile tenezzül etmiyorsun?!" Çocuk Seungmin'e yakasından tutup ayağa kaldırınca Seungmin soğuk bir sesle konuştu.
"Defol."
"Şuna bak, yardım edecek kimsen bile yok. Seni burada dövmemem için bir neden söyle desem, söyleyemezsin bile. Peşinde dolanan Hyunji-"
"Okuldan atılmak istemiyorsan o pis ellerini hemen yakamdan çekersin Sungyeol."
Yakasındaki eller daha da sıkılaştı. "Adım Sangyeol, seni piç."
"Umurumda değil."
Sangyeol bir elini Seungmin'in yakasından çekip yumruk yapmışken arkasından çekilmesiyle elleri boş kalmıştı.
"Zil çaldı."
Sangyeol arkasına dönüp kendisinden daha kısa olan çilliye göz devirdi. "Sınıf başkanı bile değilsin çakma sarışın."
Sangyeol'ün kendi saçından haberi olmamasına göz devirdi Felix. "Hmhm, yardımcıyım çünkü. Bendeki çakmaysa sendeki doğal galiba?"
Sangyeol bir şey demeyip çilliyi omzundan itti ve sırasına oturdu.
Seungmin ise Felix'in yüzüne bile bakmadan ders kitaplarını çıkardı.
Muhtemelen hayatımı kurtardığını falan düşünüyordur.
Yine de sırasının başından ayrılmayan çocuğa 'ne istiyorsun' dercesine baktı.
"Bir teşekkür güzel olabilirdi."
"Bana yardım etmeni ben istemedim."
Felix, Seungmin'in kulağına eğilip fısıldadı. "Hyunjin ne olduğunu anlattı. Tek bir şey söyleyeceğim, insanlara asla bir şans tanımıyorsun. Büyük bir hata."
Seungmin kaşlarını çatıp ağzını açacakken Felix çoktan yanından ayrılmıştı bile.
××××
hwaaa99
çok sinirliydin bugün_kimseungm
kes sesinihwaaa99
ve
hyunjin'e bakıp durdun_kimsseungm
beni mi izliyordun senhwaaa99
evet?
sen hyunjin'i keserken
ben de seni kesiyordum_kimseungm
ben kimseyi kesmedim!hwaaa99
hı hı
aynen
eee
nasıl geçti günün_kimseungm
her zamanki gibi
kötühwaaa99
sana ne falan yazardın genelde
birileriyle konuşmak istiyor
olabilir misin?_kimseungm
pişman etme benihwaaa99
uwaa
itiraz etmedin
bir şey sorabilir miyim_kimseungm
saçma olmasınhwaaa99
hyunjin olduğunda mı daha iyi hissediyorsun
hyunjin olmadığında mı_kimseungm
neden bunu merak ediyorsun...
hep konuyu hyunjin'e getiriyorsun
neden?hwaaa99
çünkü sana insanları sevdirebilecek tek kişi o
cevabımı alayım_kimseungm
...
o varken
bana olan iğrenti dolu bakışları görmüyorum
yani sanırım
daha iyihwaaa99
gerçekten mi?_kimseungm
yalan borcum yok galibahwaaa99
hyunjin'e teşekkür etmeliyiz_kimseungm
bugün yanıma hiç gelmedi
sanırım artık gelmeyecek
yani teşekkür falan edememhwaaa99
gelse edersin yani_kimseungm
sıktı bu konuşma
gidiyorumhwaaa99
:)
iyi geceler
[görüldü, 20.38]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
misanthrope, hyunmin ✓
Fanfiction"Konuşmamaya yemin falan mı ettin?!" "Tek istediğim beni yalnız bırakman!" "Bu yüzden her gün rutin olarak sana geliyorum bebeğim." Seungmin karnının yamulduğunu hissederken yüzünü ekşitti. "Midemi bulandırıyorsun." "Sen de aklımı." "Ne?" "Dersim...