"Hyunjin, buraya gel."
Fizik hocasının çağırdığını duymayan Hyunjin hâlâ Seungmin'e bir şeyler anlatıp duruyordu. Seungmin ise hocayı duyduğu için Hyunjin'in dikkatini çekmeye çalışıyordu.
"Hyunjin!" En sonunda bağırınca sadece Hyunjin değil, neredeyse tüm sınıf onlara dönmüştü. Yanakları aniden fazla gelen bakışlarla ısınırken Hyunjin'i ittirdi. "Hoca sana seslendi!"
Hyunjin Seungmin'in tatlılığına gülümsedikten sonra ayağa kalkıp hocasının peşine gitti.
Hyunjin gittikten sonra sınıftan biri ortaya laf atmıştı. "Şu bahsettiğiniz kişi artık kartları değiştiriyor herhalde, okulun yakışıklısına iyi davranmaya başlamış!"
Seungmin, Hyunjin'in ona aldığı muzlu sütü kenara bırakıp test kitabını çıkardı. Kalemini sıkıca tutarken tekrar bir ses yükselmişti sınıftan.
"Kendini çok yüksekte görünüyor, insanları umursamıyor bile. Tam bir p*ç." Sınıf kıkırdarken Seungmin saçını karıştırarak soruya odaklanmaya çalıştı. Fakat bu düşünecek organa sahip olmayan insanlar her şeyi mahvediyordu.
"Annesiyle babası da ayrıymış, kesin aynı bokturlar."
Gözleri dolmaya başlarken çantasından kulaklığını ve telefonunu çıkardı. Tam takmak üzereyken bu sefer daha yüksek bir sesle bağırmışlardı.
"Abisi de gaymiş zaten. Bir bok olmaz bunların ailesinden. Bir de bize üstten bakmaya çalışıyor. İğrenç."
Abisiyle ilgili bir şey duyunca kaynamaya başlayan kanı yine şaşırtmamıştı onu, zaten abisinin başında bir sürü dert vardı. Bir de kendi okulunda onu o iğrenç ağızlara sakız edemezdi.
Telefonunu sırasına resmen atarak ayağa kalktı ve son cümleyi söyleyen çocuğun üstüne yürüdü. "O boktan ağzınla yapacak daha yararlı şeylerin yok mu senin? Gidip benden uzak bir yerde havlamak gibi mesela?"
"Niye? Abinin ibne olması zoruna mı gitti? Kim bilir, belki sen de öylesindir. Iğrenç, çek şu pis ellerini yakamdan!"
Seungmin üstüne işittiği bu laflarla karşısındaki çocuğa sağlam bir yumruk attı. Çocuk burnunu tutarken etraftakiler yalnızca izliyordu. Buydu işte, bu insanlar bu kadardı. İşlerine gelince seninle her haltı yapar, hatta sana yaptırırlardı. Fakat her şey bitince yanına bile yaklaşmazlardı. Pislikler.
"Abimin, ailemin ya da benim hakkımda bir bok bilmeden bu ağzını açmaya devam edersen sana yapabileceklerimi hayal gücüne bile sığdıramazsın. Bir daha o ağzını açmaya cesaret bile bulamazsın." Çocuğu son kez sarsıp yere savurdu Seungmin. O güç her nereden geldiyse büyük bir yerdendi. Sırasına geçmeden önce peçete alarak elini silmiş, peçeteyi de çöpe atmıştı. O çocuğa dokununca kendini mikroplu hissetmişti çünkü.
Bıraktığı kalemini eline alarak önünde açık duran sorulara yöneldi. Hyunjin'in ne yaptığını da merak ediyordu, Fizik hocaları aynı zamanda sınıf öğretmenleriydi. Aynı zamanda Seungmin'i okulda en çok seven öğretmen Fizik öğretmeniydi. Seungmin de onu seviyordu açıkçası, diğer öğretmenlere kıyasla o daha iyimser ve anlayışlı biriydi.
Zilin çalmasına saniyeler kala sınıfa giren Hyunjin'e verdi dikkatini. Sırası diğer tarafta olmasına rağmen Seungmin'e doğru geliyordu. Uzun olan oturup Seungmin'in yanağından makas aldı. "Seninle önemli bir şey konuşacağım öğle arası. Arka bahçeye gidelim."
"Gidemeyiz, yasak orası."
"Kimse görmez bizi. Hem zaten bahçe nöbetçisi de Fizikçi. Hiçbir şey demez, inan bana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
misanthrope, hyunmin ✓
Fanfiction"Konuşmamaya yemin falan mı ettin?!" "Tek istediğim beni yalnız bırakman!" "Bu yüzden her gün rutin olarak sana geliyorum bebeğim." Seungmin karnının yamulduğunu hissederken yüzünü ekşitti. "Midemi bulandırıyorsun." "Sen de aklımı." "Ne?" "Dersim...