"Çünkü sarılıyorsun, seviyorsun, kokluyorsun, öpüyorsun Hyunjin. Sen de dedin az önce. Bunları yapan tek kişi sensin."
Hyunjin duyduğu cümlelerle gülüşü solsa da belli etmemek için kafasını eğdi. Ellerini Seungmin'in belinden çekmeden ona yaklaştı. "Ben de bunu değiştirmek istediğim için böyle diyorum zaten. Sen değil miydin bana bir şans vermeyi kabul eden? Lütfen, Seungmin."
"Sana şans vermemin sebebi güvenebileceğim biri olup olmadığını ölçebilmek içindi, duygularla hiçbir ilgisi yok!"
Hyunjin tek elini kaldırıp küçük olanın yanağına çıkardı. Bunun onu iyi hissettirdiğini biliyordu. Gözüne gelen saçları kaldırdı ve alnına küçük bir öpücük kondurdu. "Olduğunu sen de biliyorsun. Neden beni itiyorsun? Biraz daha izin versen, her şey çözülecek Seungmin. Her şey..."
Seungmin kaşlarını çatarak Hyunjin'den uzaklaşmaya çalıştı fakat sırtı tezgaha dayalı olduğu için bunu yapamadı. "Uyumak istiyorum. Odama gideceğim."
Hyunjin göz kontağını bozup tavana baktı. Ne yapacağını bilmiyordu. Bir zamanlar verdiği sözün bu kadar büyüyebileceğini hiç düşünmemişti. Seungmin'e anlatması gerekiyordu, anlatmadan her şey daha da boka saracaktı. Fakat anlatırsa da Seungmin çok acı çekecekti. Bunu istemiyordu.
Nefesleri hızlanırken ve terlemeye başlarken son günlerde artan ataklarının tekrar başlamasını engellemek adına sakinleştiricisine baktı. Soğuk olduğunu düşündüğü bakışlarının arkasındaki kararsızlık onu sevimli gösteriyordu. Kendisinin farkında olmayan küçüğünün belini okşadı. Ani bir kararla Seungmin'i kaldırıp tezgaha oturmasını sağladı.
Seungmin gözbebekleri büyürken kendisine yaklaşan Hyunjin'in omzuna yumruk attı ve bağırdı. "Sana uyumak istediğimi söyled-"
"Birkaç dakika," Hyunjin, kafasını Seungmin'in boyun girintisine gömerken mırıldandı. "Lütfen."
Hızlı nefesleri Seungmin'in tatlı kokusuyla yavaşlarken gözlerini kapattı ve belindeki ellerini kısa olanın bedenine sararak ona sarıldı bu sefer. Başından beri olan her şey gözünün önünden geçerken dolan gözlerinin gitmesini bekledi sessizce.
Öte yandan Seungmin, ters bir şeyler olduğunun farkına varmıştı. Hyunjin daha içten davranmaya başlayalı bir şeyler olduğunun farkındaydı. Çünkü o içtenlik sayesinde Hyunjin'in kırgın gözlerini görebiliyordu. Şimdi boynuna gömdüğü kafasıyla çocuk gibi onun kokusunu almaya çalışan büyüğün omzunu dürttü. Mayıştırıcı sesiyle Hyunjin'in kulağına eğildi. "Eğer şimdi beni bırakırsan odamda uyumana izin vereceğim."
Hyunjin birkaç saniye daha gözlerini yumup bekledikten sonra yavaşça geri çekildi ve Seungmin'i oturduğu yerden indirdi. Ev yapıları aynı olduğu için bildiği odaya doğru yürüdü arkasındaki Seungmin ile. Onunla yüzleşmek istemiyordu.
Seungmin Hyunjin'in girdiği odaya girerek kapıyı kapattı bir gözü diğerindeyken. Hyunjin'in oturduğu yatağa yürüdü. "Neler oluyor Hyunjin?"
Hyunjin yorgun gözlerini karşısında dikilen Seungmin'e çıkardı. "Hiçbir şey olmuyor Seungmin."
"Bana pek öyle görünmedi ama."
"Uykun yok muydu senin?"
Seungmin göz devirdi ve konuşa konuşa karşı odaya girdi. "Kaçmaya çalışıyorsun."
"Hayır, çalışmıyorum."
Kucağındaki yer yatağını düzgünce serdikten sonra oturup karşısındaki Hyunjin'e baktı aşağıdan.
"Ağladığını biliyorum, ağladığın yer benim omzumdu."
"Her insan ağlar. Omzun rahattı."
"Söylemiyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
misanthrope, hyunmin ✓
Fanfiction"Konuşmamaya yemin falan mı ettin?!" "Tek istediğim beni yalnız bırakman!" "Bu yüzden her gün rutin olarak sana geliyorum bebeğim." Seungmin karnının yamulduğunu hissederken yüzünü ekşitti. "Midemi bulandırıyorsun." "Sen de aklımı." "Ne?" "Dersim...