"Jisung-ah."
"Jisung-ah!"
"Kime diyoruz ya?"
Jisung gözlerini açarak boynunu ağrıtan sert yerden başını kaldırdı. Gözünü rahatsız eden ışıktan kaçınmaya çalışarak kendisine bağıran Minho'ya baktı. "Ne?"
"Çok tatlısın lan. Gel bir öpeyim yanağından."
Jisung gözlerini devirerek önündeki defteri kendine siper etti. "Git şuradan. Terli terli yanıma gelecek aklı sana kim verdi acaba?"
"Sayın menajerim, kalbim kırıldı. Hem o ter değil, su. Yeni çıktım duştan. Senin yanına terli gelecek de değiliz yani."
"Canımı sıkma. Zaten iki gündür moral bırakmadın bende."
Minho masanın üzerindeki su şişesini alıp içen Jisung'da gözlerini gezdirdi. Başta yanlış anlaşılmalar sonucu kötü olaylar yaşamış olsalar da şimdi çok tersti her şey. Jisung'un basketbola ilgisi olduğundan beri Minho onu resmî olmayan menajeri yapmıştı.
Öte yandan Jisung, Minho'ya hayran olan Jisung, son zamanlarda kendisine dikkat etmediği için Minho'yu azarlamaktan harap olmuştu. Minho sözünü dinlemiyordu üstüne ona saçma sapan şeyler bahane ediyordu. 'Güzelliğin beni kör ettiği için yemek yiyemedim' gibi. Yani, neydi bu böyle?
Birkaç hafta önceye kadar böyle düşünüyordu. Minho ona itiraf etmeden önce.
Şişeyi masaya geri koyduğu an Minho uzanmış, sanki çöllerde sürünmüş gibi şişeyi buruşturarak su içmişti. Jisung'un su içtiği şişeyi.
"Allahım sen Minho'ya ahlak bana sabır ver." Ciddi ciddi açtığı ellerini Minho'nun kütük tavırları yüzünden indirmek zorunda kalmıştı.
"Dolaylı yoldan öpüştük."
"Hayır. Dolaylı yoldan öpüşmek diye bir şey yoktur."
"Vardır."
"Yoktur."
"Madem yok, gel bir de dolaysız deneyelim." Minho Jisung'u ensesinden tutup kendisine yaklaştırmaya başlamıştı fakat son anda Jisung yanağını çevirince dudaklarını değil tombul yanakları öpmek zorunda kalmıştı.
Jisung sinir ve biraz da utançla uzun olana döndü. "Minho! Evet, teması seviyorsun ama arkadaşını da öpmeye çalışmazsın!"
"Arkadaşım? Benim öpmeye çalıştığım arkadaşım mı varmış?"
"Ben ne gibi duruyorum acaba oradan?"
"Sen kendini arkadaşım falan mı sandın sincabım?"
Jisung gözlerini kırpıştırıp ne demeye çalıştığını anlamaya çalışırken Minho işleri kolaylaştırmak için sözlerle belli etmeye karar verdi.
"Seni sevdiğimi anlamadın mı bu kadar süredir?"
Jisung kızarmış yanaklarıyla puflayıp kollarını kavuşturdu. "Bir triplenmeme de izin vermiyorsun."
"Miniğim ama seninle geçen hafta bunu konuşmadık mı? Niye şimdi yüreğimi ağzıma getiriyorsun?"
"Bana söyledin ama düşüneceğim dedim. Sevgilin diye anılmayı kabul etmedim." Jisung hızlıca Minho'nun yaramaz yüzüne baktı. "Ettim mi?" Sonraysa kollarını bozmadan önüne bakmaya devam etti. "Etmedim."
Uzun olan kıkırdayarak Jisung'u yerinden kaldırdı. "Etmedin ama edeceksin, bence."
"Hm, tabii."
"Niye inat ediyorsun peki? Hoşlanmıyor musun benden?"
Jisung eşyalarını tıktığı çantasını sırtına takarak kafasını salladı. "Sonra konuşalım bunu. Açım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
misanthrope, hyunmin ✓
Fanfiction"Konuşmamaya yemin falan mı ettin?!" "Tek istediğim beni yalnız bırakman!" "Bu yüzden her gün rutin olarak sana geliyorum bebeğim." Seungmin karnının yamulduğunu hissederken yüzünü ekşitti. "Midemi bulandırıyorsun." "Sen de aklımı." "Ne?" "Dersim...