"Niye bu kadar geç geldin Seungmin?" Abisi kapıyı aralayıp kim gelmiş bakmadan içeriye geçmişti. Biliyordu ki Seungmin gelecekti çünkü. Nereden bilsindi ekstra elemanla geldiğini?
"Birtakım olaylar oldu abi, boşver. Sen ne yaptın?"
"Oturdum öyl- Bir dakika, arkandaki kim?"
Seungmin'in peşinde doğal davranarak salona giren Hyunjin, Seungmin'in abisiyle göz göze gelip kafasını eğerek selamlamıştı. "Merhaba."
Seungmin'in abisi elindeki telefonuyla kalakalırken Seungmin olayı garipsemiş, Hyunjin ise koltuğa oturup gülümseyen ifadesiyle bir süredir görmediği salonu incelemişti. Her şey aynıydı aslında.
"Abi? Bu Hyunjin, okuldan arkadaşım. Ayrıca komşumuz." Seungmin abisini anlayamadığı için gözlerinde e oluşan tedirginlikle Hyunjin'e döndü. "Hyunjin, bu da benim abim Sangmin. Aramızda 3 yaş var."
"Biliyorum." Hyunjin gözlerini karşısındaki, neredeyse Seungmin'in kopyası olan kişide gezdirdi. Aptallıkları yüzünden herkes çok çekmişti. Hem de herkes.
"Nasıl?"
"Anlatacağım şey sadece ikimizi ilgilendirmiyor Seungmin. Gerçekten unutman normal, sonuçta çok küçüktük biz. Ama hâlâ Jinnie'nin fotoğrafını saklıyor olman beni mutlu etti."
Seungmin kaşları çatılırken Sangmin ayaklanıp Hyunjin'e yaklaştı. "Ne anlatıyorsun Hyunjin?"
"Her şeyi, hyung. Asıl acıyı sen çektin. Bırak da izin ver."
Seungmin konuşmalardan hiçbir şey anlayamadığı için oluşan baş ağrısıyla sessizce koltuğa oturdu. Yine de abisiyle bile ilgiliyse eğer, ciddi bir şeyler olduğu ortadaydı. Duymak zorundaydı. "Devam et."
Sangmin de üstündeki endişeye rağmen bir şey demeden oturunca Hyunjin devam etti.
"En başından söyleyeyim. Seungmin, ben Jinnie'yim. Hani 7 yaşındayken en iyi arkadaşın olan var ya. Benim o."
Seungmin'in göz bebekleri büyürken Hyunjin ona mahçup bir şekilde baktı. "Bölmeden dinle, ne olur. Başından sonuna kadar anlatacağım."
"Seni çok seviyordum. En iyi arkadaşım sendin. En güvendiğim, her şeyimi paylaştığım, beni hayal kırıklığına uğratmayacak tek arkadaşım sendin Seungmin. 7 yaşında başlamıştı ya arkadaşlığımız, her sınıfı birlikte okumuştuk. Ama bir şeyler oldu, ortaokulun sonlarına doğru yanında tuhaf hissetmeye başladım. 13 yaşında ne tuhaflığı diye düşünme. Yönelimimi de seninle anladım ben. Senden hoşlanmaya başlamıştım. Hem de çok."
"Tabii ki bunu sana söyleyemedim. Sen hiç bana o gözle bakmazdın ki. Biz yediği içtiği ayrı gitmeyen çocukluk arkadaşlarıydık. Sen olsan sen de söyleyemezdin sanırım. Bununla birlikte sınav zamanı gelince içimde bir stres büyümeye başladı. İnsanların yanında özellikle stresli hissetmeye başladım. İnsanların yaptığı şeyler gözüme batmaya başladı. Misantropimin başlangıcı..."
"8.sınıfın ortalarına doğru taşınmamızın sebebi neydi? Sana haber vermeden gitmemin sebebi neydi? Tamamen benim aptallığım. Sana aşık olma derecesine gelmiştim, bundan bıkmıştım. Sana duygularımı açmak, en azından yönelimimi söylemek için her zaman gittiğimiz eski ağaç evine seni çağırmaya karar vermiştim. Muhtemelen hatırlamıyorsun o günü, sana açılmak için seni çağırdığım yerde seni bir çocuğu öperken yakalamıştım. O kadar boş, sinirli, umutsuz vaka gibi hissettim ki kulağıma fısıldayan şeytana karşı çıkamadım. Gidip ailene senin gay olduğunu ve bir çocukla öpüştüğünü söyledim. Ailenin nasıl katı insanlar olduğunu biliyordum. Özellikle annenin bunu kabullenmeyeceğinin farkındaydım fakat bile bile aptallık ettim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
misanthrope, hyunmin ✓
Fanfic"Konuşmamaya yemin falan mı ettin?!" "Tek istediğim beni yalnız bırakman!" "Bu yüzden her gün rutin olarak sana geliyorum bebeğim." Seungmin karnının yamulduğunu hissederken yüzünü ekşitti. "Midemi bulandırıyorsun." "Sen de aklımı." "Ne?" "Dersim...