Seungmin dudağının kenarında hissettiği dudakların üzerine kalbini fokurdatan kelimeleri işitince dengesini sağlayamayıp bir elini Hyunjin'in omzuna atmıştı.
Şuanki pozisyonlarını düşününce yanan yanakları da onu daha farklı bir duruma sokuyordu. Heyecandan kaynaklı olan hızlı nefeslerinin Hyunjin'in dudağına çarptığından ve onu delirttiğinden habersizce az önce yaşadığı şeyi düşünüyordu Seungmin.
Hyunjin, Seungmin'in belindeki elini sırtına götürdü ve kendisine tutunan çocuğa dik durması için yardımcı oldu.
Zamana bırakacaktı güya, şimdiyse hislerini Seungmin'e dökmüştü.
Daha doğrusu, neredeyse her şeyi dökmüştü. Neredeyse.
Seungmin'in pembe tonlarında gezinen yanaklarını incelerken kıkırdadı Hyunjin. "Bir şey demeyecek misin?"
Seungmin gözlerini kırpıştırıp Hyunjin'den bir iki adım uzaklaştı ve sinirli ses tonunu ortaya çıkarmaya çalıştı. "Sen... Nasıl bana dokunursun Hyunjin?! Hem de izinsiz!"
Hyunjin yüzündeki gülüşü silip kafasını eğdi dudak büzerken. "Özür dilerim, dayanamadım. Tatlı tatlı bakıyordun bana..."
Seungmin diyecek bir şey bulamadı karşısındaki tatlılık karşısında, gözü arkadaki pembe peluşa kaydığındaysa gülümsedi. "Peluşla uyuduğunu bilmiyordum."
Hyunjin pembe peluşu eline aldı ve ellerini kıpırdattı. "Seni sevdiğimi de bilmiyordun."
Seungmin birden konusu açılınca ağzındsn garip bir ses çıkmasına engel olamadı. Birkaç saniye elindeki peluşla oynayan Hyunjin'e baktı.
Hyunjin kafasını kaldırıncaysa göz göze gelmemek için kapıya doğru geri geri yürümeye başladı. "Ben gitsem iyi olur."
Hyunjin, Seungmin'in öylece gitmesine izin veremezdi tabii ki. Ona karşılık vermesini falan beklemiyordu, nasıl beklerdi ki? Tek istediği sevgisini görmezden gelmemesiydi. Fakat küçüğü şuan bunu yapmak üzereydi.
Ayağa kalkarak yavru köpeği andıran çocuğa yürüdü. "Öylece gitmeyi planlamıyorsun değil mi?"
Seungmin oflayarak arkasını döndü. "Ne yapmamı istiyorsun? Tamam, hatanı kabullendiğin için teşekkürler ama bu 3 hatta 4 sene boyunca yaşadıklarımı değiştirmiyor Hyunjin. Şu durumda sevgine karşılık veremeyeceğin de farkındasın. Değil mi? Ne yapmamı istiyorsun ki benden? Dudağına mı yapışayım? Ne?!"
Hem az önceki utanç hem de ne yapacağını bilemem hissiyle biraz fazla patlamış olabilirdi ama Hyunjin anlaması gerekeni anlamıştı.
Küçük olanın sinirini geçirmek için elini tuttu Hyunjin. Baş parmağıyla okşayarak sakinleştirici bir sesle mırıldandı. "Tabii ki senden sevgime karşılık vermeni isteyip bencillik yapamam Seungmin. Ama görmezden gelerek beni üzmeye de hakkın yok, değil mi?"
Seungmin'in yüzü düşmüştü ne yaptığının farkına vardığında. Yanında olan tek kişiyi, Hyunjin'i, üzüp kaybetmek istemiyordu. Fakat son günlerde tek yaptığı bu olmuştu. Tekrar tekrar kalbini kırıyordu karşısındakinin.
Hyunjin Seungmin'in düşen yüzünü fark ederek gözlerine eğildi. "Biliyorum, sana bir sürü kötü şey yaşattım. Ama misantropinin çözülmesine yardımcı olduğum gerçeğini de bir kenara fırlatamazsın. Değil mi bebeğim?"
Ani hitapla kafasını tekrar kaldırdı Seungmin. Hyunjin'in ağzından çıkan her kelimenin böyle utandırması kızdırmıştı onu. "Bebeğim deme bana."
"Tamam, bir daha demem bebeğim."
"Deme dedim!"
"Ben de bir daha demem dedim bebeğim."
"Diyorsun ama!" Seungmin yine kaşlarını çatop Hyunjin'e vurmaya kalkışınca güldü uzun olan. Ellerini önüne siper ederek kafasını iki yana salladı. "Virgül yok arada!"
"KONUŞURKEN VİRGÜLE Mİ BAKIYORUM BEN?!"
Seungmin Hyunjin'e saldırmak üzereyken önemli bir konuşma yaptıklarını fark etti ve kaşlarını indirdi. "Düzgün dur. Devam et şimdi."
"Nasıl isterseniz." Hyunjin boğazını temizleyip Seungmin'in elini kavradı. "Emin ol, sana yardımcı olmak için elimden geleni yapacağım. Bu çözülmeyecek bir hastalık veya başka bir şey değil. Benimle olan tavırların nasıl değişmişse diğer insanlarda da bu değişimi göstereceksin. İnsanlar umurumda değil demene rağmen biliyorum, Seungmin. Sen de birilerine sorunsuzca sarılmak isterdin. Sen de birileriyle aşırı tartışmaya kaçmadan güzel bir münazara yapmak isterdin. Bak bana." Konuşmanın yarısında kafasını eğen küçüğünün yanağına elini yasladı ve nazikçe kaldırdı Hyunjin. Baş parmağıyla yanağını okşayıp burnunun üzerine küçük bir öpücük kondurdu. "Beni sevmek zorunda değilsin, karşılıklı olmak zorunda değil. Ama beni görmezden gelmeni istemiyorum. Sevgimi görmezden gelirsen, hiç olmadığı kadar üzülürüm Seung..."
Hyunjin sözleri bitince bile sevgisini göstermek için küçüğünün yanağını okşamayı bırakmadı.
Seungmin ise Hyunjin'in şefkatli kelimeleri arasında pamuklara sarılmış gibi hissetmekten alıkoyamadı kendini.
Pişman olmayacağına emindi bu emin eller arasında.
O gün, uzun süredir hissedemediği sevgiyi hissettiren Hyunjin'in kalbine dokunmasına izin verdi, ilk defa kalbini ona açtığını hissetti.
Ve bu, aptal aptal gülümseyerek kollarının arasında Hyunjin'in pembe peluşunu tutarak eve dönmesiyle son buldu.
______
Bölüm sonu.
Bu saate kadar bitirmek için uyumadım şimdi uyumaya gidiyorum acilen evet
Ay bir softa kaydık uwu
Bu Hyunjin'in (artık Seungmin'in) pembiş pengueni 🐧
ŞİMDİ OKUDUĞUN
misanthrope, hyunmin ✓
Fanfiction"Konuşmamaya yemin falan mı ettin?!" "Tek istediğim beni yalnız bırakman!" "Bu yüzden her gün rutin olarak sana geliyorum bebeğim." Seungmin karnının yamulduğunu hissederken yüzünü ekşitti. "Midemi bulandırıyorsun." "Sen de aklımı." "Ne?" "Dersim...