1.5

1.8K 235 159
                                    

"Ben Hwang Hyunjin. Senenin geri kalanında bu okulda 11-2 sınıfı öğrencisi olacağım. Umarım iyi anlaşırız."

Hyunjin kendisine gayet sevecen bakan sınıf arkadaşlarına gülümseyerek hocasının gösterdiği boş yere oturdu. Aklı Seungmin'deydi. Aynı sınıfa düşmek için ne kadar uğraşsalar da -Chan ve Hyunjin'den bahsediyoruz, Seungmin umurunda değil gibi davranıp durmuştu- okulda karne başarısına göre bir sınıf yerleştirme planı olduğunu bilmiyordu. Seungmin tabii ki 11-1'e düşerken, Hyunjin 11-2 sınıfına düşmüştü.

Burada tanıdığı bir arkadaşı olduğu için iyi biliyordu ki bu okul ortam olarak da öğrenci profili olarak da eski okullarından bin kat daha iyiydi. Bunu kendi sınıfından da anlayabilirdiniz aslında, kimse ona yakışıklı olduğu için sevecen yaklaşmamıştı. İnsanlar gözlerinden belli ediyordu amaçlarını. Herkes aslında gerçekten sevecendi. Tiple bir ilgisi yoktu.

Tek isteği dersin çabucak bitmesiydi ki bu şekilde Seungmin'in tepkisini ölçebilirdi.

Okula geldiklerinde Seungmin'in elleri bile titriyordu. Hyunjin onu sakinleştirmek için bir şeyler söylese de ne kadar etki edebilirdi ki? Seungmin'in, Hyunjin'in sakinleştiricisi olduğunu herkes biliyordu. Peki Hyunjin, Seungmin'in sakinleştiricisi miydi? İşte bunu Seungmin bile bilmiyordu. Seungmin'in gururu değildi bir şeylere engel olan, hissediyordu Hyunjin. Yanlış bir şeyler vardı. Tuhaf bir şeyler.

Ona güvendiğini sonunda ikisi de biliyordu fakat hâlâ yeterli değildi. Her şeyin çözülmesi için olan biten her şeyin açığa çıkması gerekiyordu. Onları bu duruma düşüren şeye lanet etti Hyunjin. Küçüğünü üzdüğü, kırdığı için lanet etti.

Onu mutlu etmeye yemin etmişti. Üç yıldır bunun için uğraşıyordu ve sonunda güven inşa etmişken yıkılmasına izin veremezdi. En azından bir kez hayatında kendi istediği bir şeye kavuşmak istiyordu, Seungmin'i istiyordu. Seungmin onun için bir ihtiyaçtı. Hyunjin için Seungmin mutluluk demekti çünkü. Mutluluk, aşk, sevgi, güven. Üzülse bile Seungmin üzsün istiyordu. Kırsa, parçalasa, yüzüne nefretini bağırsa bile bunları yapan kişi Seungmin olmalıydı. Eskiden nasıl ayrı kalmışlarsa bir o kadar da ayrılmamalılardı.

Gözlerini tahtadan çekerek saate odaklandı.

3 dakika...

3 dakika sonra küçüğü idare edebiliyor mu diye bakmaya gidecekti.

Bir süre dudaklarını ısırarak bekledikten sonra duyduğu tekrarlı zil sesi öğretmenden sonra ayağa fırlamasına neden oldu. Ona sorgulayan bakışlar atan kişilere utangaç bir gülümseme vererek sınıf kapısına ilerlemişti ki birisinin seslendiğini duydu. "Hyunjin-ah!"

Arkasını dönerek kendisine seslenen tombul yanaklı erkeğe baktı. Kahverengi saçları, sıska bedeni ve ince bacakları tombul yanaklarıyla bütünleşerek sincap gibi görünmesine neden olmuştu. Tatlı çocuğa yaklaşarak kafasıyla selam verdi. "Merhaba."

"Selam, böyle resmi olmaya gerek yok. Ben Han Jisung. Okula birlikte göz atmak ister misin diye soracaktım. Jeongin ile yakın arkadaşmışsın, biz de yakınız da."

Hyunjin kafasını salladı. "Anladım. Jeongin bahsetmişti bana 11-2 sınıfında bir arkadaşı olduğundan ama söylememişti kim olduğunu."

Jisung da onaylayarak Hyunjin'e baktı. "Eee? Öğle arasında birlikte miyiz?"

"Okula yeni kayıt olan birisi daha var, 11-1 sınıfında o. O da bizimle gelecekse olur tabii. Yalnız kalsın istemem."

"Bana uyar."

Kısa boyluya gülümsedikten sonra karşı sınıfa yöneldi Hyunjin. Aslında çok istemişti Seungmin'den sevgilisi olarak bahsetmeyi, fakat daha ortada bir şey yoktu. Seungmin açısından, yoktu.

misanthrope, hyunmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin