"Hyunjin!"
Seungmin hâlâ yer yatağında uyuyan çocuğu kaldırmaya çalışıyordu. Biraz daha kalkmazsa okula ciddi anlamda geç kalacaklardı. Dünden sonra onunla konuşmak istemese de bunu yapmak zorundaydı, geç kalmak istemiyordu.
Hyunjin'in yanına, yere çömelip omzundan sarsmaya başladı. "Uyan artık! Geç kalacağız diyorum sana!"
Hyunjin gözlerini aralamadan kendini sarsan elleri tuttu ve uyku sarhoşu olduğunu belli eden sesiyle mırıldandı. "Ne geçi..?"
"Okula gitmemiz gerekiyor!"
"Gerekmiyor."
"Öğrenci olduğunu unuttun mu Hyun-"
Hyunjin fazla konuşan küçüğünü yanına çekerek gözünü açma gereksinimi duymadan elini beline attı ve ona sarıldı. "Bugün resmi tatil."
"Ne?"
"5 Mayıs. Çocuk Günü."
Seungmin böyle bir tarih düşünmeye çalıştı, ve aklının en uzak köşelerini hatırladı. "Ha..."
Çocuk Günü Seungmin için çocukluktan beri bir şey ifade etmezdi, Jin gelene kadar. Jin gelmeden önce kendi aralarında şakalaşan çocuklara anlam veremezdi, yanlarına gittiğinde kovulurdu. Fakat Jin ona bu günde eğlenmeyi göstermişti, insanlarla değil tek başına eğlenebileceğini de öğretmişti. Ama Jin gittikten sonra, Seungmin bu günü yalnızca takvimden hatırlayabildi. Jin gittikten sonra en mutlu olduğu bu gün, en mutsuz olduğu gün haline gelmişti. Jin'in kendisinde yarattığı etki çok büyüktü.
Ondan nefret etmek istedi, ama edemedi. Hiçbir şeyin onun elinde olmadığını biliyordu. Yine de nefret edecek biri istiyordu. Kızgınlığını geçirebilecek biri.
Yanağına konan küçük öpücükle kendine geldi Seungmin. Hızla pembeleşen yanaklarıyla onu öpen kişiye baktı.
"Ne düşündüğünü merak ediyorum."
"Bak, beni istediğin an öpemezsin tamam mı?"
Hyunjin kafasını yastıktan kaldırıp belini sardığı Seungmin'e baktı. Sonraysa umursamadan Seungmin'in üzerini güzelce örtüp ona daha sıkı sarılarak yerine yattı.
"Duymuyor musun beni?!"
Hyunjin cırlayan küçüğe kulak asmadan bir bacağını Seungmin'in üzerine attı ve kendine çekti. Bir kolunu da küçüğün etrafına sararak yüzünü favori yerine, Seungmin'in boynuna gömerek güzel kokuyu içine çekti.
"Hyunjin." Seungmin bu sefer boynuna vuran sıcak nefes sayesinde sakince seslendi. "Bunları istediğin zaman yapamazsın. Benim iznimi de alman gerekir."
"Sen benim iznimi almamıştın."
Hyunjin Seungmin'in boynunda nefes almaya devam ederken tepkisiz kalan çocuğu merak ettiği için kafasını hareket ettirmeden boynuna bir öpücük kondurdu. "Yanlış mıyım? Dün beni öperken izin almadın."
"Üzgün görünüyordun.."
"Bunun için mi öptün beni? Başka anlamı yoktu."
"..."
Hyunjin üzülerek kendini güzel çocuktan uzaklaştırdı. Ayağa kalkarak dün yerini öğrendiği banyoya girdi. Elini yüzünü yıkadıktan sonra, Seungmin'e seslendi.
Seungmin, Hyunjin'in uzaklaşmasını sessizce izlediği için aptallık yaptığını düşünürken adını duyunca yer yatağından kalktı ve banyoya yürüdü. "Bir sorun mu var?"
"Kullanılmamış diş fırçan var mı? Çok rahatsız hissediyorum sabah dişlerimi fırçalamayınca."
Seungmin kafasını sallayıp Hyunjin'in arkasında duran, duvara monte edilmiş dolaba yöneldi. Kullanılmamış olan fırçalardan birini alıp Hyunjin'e uzattı. "Benim diş macunumu kullanabilirsin. Bardakta, kırmızı olan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
misanthrope, hyunmin ✓
Fanfiction"Konuşmamaya yemin falan mı ettin?!" "Tek istediğim beni yalnız bırakman!" "Bu yüzden her gün rutin olarak sana geliyorum bebeğim." Seungmin karnının yamulduğunu hissederken yüzünü ekşitti. "Midemi bulandırıyorsun." "Sen de aklımı." "Ne?" "Dersim...