"Jisung!" Hyunjin arkadaşının asık suratını görünce gülümsemesini bozarak kolunu diğerinin omzuna attı. "Sorun ne?"
"Hiç. Sen nasılsın? Özür dilerim yanına gelemedim."
"Sorun yok, zaten önemli bir şey de yokmuş. Uyudum işte öyle, geçti."
Jisung arkadaşına gülümseyip aklına gelen şeyle göz devirdi. "Seungmin ne oldu peki? Felix miydi neydi, anlatmıştır sana."
"Revire kadar gelmiş ama sonra geri dönmüş. Bilmiyorum, zaten her şeyi açmayı düşünüyorum ona artık."
"Nasıl her şeyi?"
"Bayağı her şey işte. Yani, anlarsın ya." Hyunjin birden sincap arkadaşının tam olarak her şeyi bilmediğini hatırladı. Henüz birine daha anlatma şansı olmadığı için kıvırıp bunu sonraya ertelemeyi seçti. Jisung şimdilik belli bir kısmı bilse de yeterdi. "O değil de, Minho ile ne iş?"
"Ne Minho'su?"
"Felix anlattı." Okul bahçesindeki çardağa oturup Jisung'u yanına çekti. "Peşinden gitmişsin maç sonrası."
"Ha..." Jisung başını yere eğip her utandığında yaptığı gibi dizlerini ufalamaya başladı. Olan her şeyi eksiksiz Hyunjin'e anlattıktan sonra kendini biraz daha rahat hissetmişti fakat hâlâ içindeki o kötü his geçmemişti.
"Ben ilk kez bir maç skorunu kaçırdım Hyunjin. Basketbol, voleybol, futbol maçlarını izlemeyi ve oyuncular hakkında bilgi toplamayı da çok severim. Sen yeni geldin, daha beni maçlarda görmedin, bilmiyorsun. Sürekli olarak izlediğim takımların her oyuncu özelliklerini tutar, maç öncesi kendim bir çizelge bile oluştururum. Buna rağmen öyle demesi o kadar kalbimi kırdı ki... İlk kez böyle bir şey yaşadım oysa. Gözlerimi alamadım ki Minho'dan. Böyle sonuçlanacağını bilseydim hiç izlemezdim maçı. Haklı da bir yandan, çok mahçup hissettim. Ne yapsam bilemiyorum."
Hyunjin ayağa kalkarak yanındakine elini uzattı. "Kalk bakayım." Jisung'u kaldırdıktan sonra çantasını sırtına taktı ve omzunu patpatladı. "Bu hiç sorun değil ki. O bilemediği için öyle olmuştur. Bak Ji, Minho benim çok yakın arkadaşımdır. İkinizi aynı ortama getirelim sen de durumu açıkla, nasıl?"
"İyi de, nasıl aynı ortama getireceğiz Minho ve beni?"
"Ben halledeceğim. Yeter ki sen ayak uydur."
Jisung omuz silerek gülümsedi uzun olana. Hızlanarak Hyunjin'e bağırdı. "Sen git konuş o zaman, sakın konuşmadan gitme eve!"
Hyunjin daha bir şey diyemeden Jisung gözden kaybolmuştu.
××××
"Şey, Changbin'e çantasını vermeye gelmiştim ben." Seungmin utançla kafasını eğip mırıldandı. Odada Hyunjin olacağını sanmıştı fakat onun yerine pembe saçlı çocuğu Changbin'e 1 inç uzakta yakalamıştı.
Changbin Seungmin'in yüzüne bile bakmamıştı, gözleri dibindeki çocuğa odaklıydı fakat pembe saçlının odağı çoktan bozulmuştu. Hızlıca geri adımlayıp Changbin'in uzandığı yataktan uzaklaştı. Seungmin'in yanına ilerleyip gülümsemeye çalıştı. "Sen onun yanında kalabilirsin değil mi? Bir öğretmen beni görevlendirmişti başında beklemem için ama benim de gitmem gerek artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
misanthrope, hyunmin ✓
Fanfiction"Konuşmamaya yemin falan mı ettin?!" "Tek istediğim beni yalnız bırakman!" "Bu yüzden her gün rutin olarak sana geliyorum bebeğim." Seungmin karnının yamulduğunu hissederken yüzünü ekşitti. "Midemi bulandırıyorsun." "Sen de aklımı." "Ne?" "Dersim...