Bölüm şarkısı;
SEZEN AKSU - Yalnızlık Senfonisi
Hani derler ya... Kızlar annelerinin kaderini yaşar diye... Sizce bu doğru mudur? Bende annemin kaderini yaşayacak mıyım?
Elime aldığım son TYT testimi de çantamda açtığım boşluğa sıkıştırdım. Her şeyin tam olduğuna emin olduktan sonra fermuarını çekip kapının yanına bıraktım. Hızlıca aynanın karşısına geçip görünüşümü bir kez daha gözden geçirdim. Kahverengi ve dalgalı saçlarım omuzlarımdan göğüs altıma kadar ilerliyordu. Zümrüt yeşili gözlerim her zamanki farklılığını belli ederken kirpiklerime hızlıca rimel sürdüm. Üzerimde beyaz bir gömlek ve göğüs kısmında Doğan Kolejinin yani okulumun arması vardı. Lacivert şort eteğimi de düzelttiğimde beynim artık hazır olmam gerektiğini bağırıyordu. Daha fazla oyalanırsam Zeliş Sultan'a yakalana bilirdim. Bu yüzden hızlıca çantamı ve yeşil kot ceketimi alıp odamdan yavaş adımlarla çıktım.
Kapımı yavaşça kapatıp elimdeki anahtar ile kapıyı kilitledim. O kadar yavaş hareket ediyordum ki çıt sesi bile çıkmıyordu. E normal değil mi, artık ustalaştım.
Merdivenleri parmak uçlarımda inerken kot ceketi giyip cebine anahtarı koydum. Son basamağı da inip kapıya döndüm. Yüzümde geniş bir gülümseme oluştu. Bu bir zafer gülümsemesiydi. Bugün o lanet kahvaltıya oturmayıp güler yüzle okuluma gidecektim. Moralim bozuk modum düşük olmayacaktı. Kapıya uzanıp kolu tutacakken arkamdan bir öksürük sesi geldi. Anında gözlerimi yumup yüzümü buruşturdum. Hadi ama ya! Neden kader bir kez de benden yana değildi ki?
''Küçük hanım, nereye böyle kaçar gibi...'' Arkamdaki sesle elimi indirip sesli nefes vererek döndüm. Beyaz gömleğinin kollarını her zamanki gibi dirseklerine kadar kıvırmıştı. Siyah kumaş pantolonuna siyah babetleri eşlik ediyordu. Başındaki çiçekli yazma beyaz ve kınalı saçlarını gizliyordu. Israrla tek kaş kaldırmaya çalışan ama asla başaramayan yüzüne bakıp gülümseyerek ilerledim.
''Zeliş Sultan uğraşma yapamıyorsun.'' Yanına yaklaştığımda gözlerime bakıyordu. Elimi kaşına koyup yukarı doğru kaldırdım. Oluşan görüntü ile yüzümde gururlu bir gülüşü belirdi.
''Heh, şimdi oldu!'' Kaşlarını çattığını gördüğümde dudağımı ısırdım. Elinin tersi ile koluma vurduğunda hızla kendimi geri çektim. Hadi ama, yardım ediyordum.
''Bak birde dalga geçiyor. Nereye böyle kaçar gibi? Kahvaltıda yapmadın.'' Sıkıntıyla omuzlarımı düşürüp kahvaltı kelimesi ile gözlerimi devirdim. ''Gibi değil gerçekten evimden kaçıyorum. Bu iki ruhsuz cadı beni evimden soğuttular.''
Zeliş Sultan panikle işaret parmağını dudağına götürüp susmamı işaret ettiğinde kaşlarımı çatıp başımı ne var dercesine salladım. O iki cadıdan korkmuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TATLI BELA (Düzenlenecek)
Novela JuvenilAile neydi? Sevgi neydi? Güven neydi? "Ailenin ne olduğunu 8 yaşında ufacık bir kızken unutmuştum. Annem o ilaç kokulu hastane odasında gözlerini sonsuzluğa kapattığında bir nevi bende onunla birlikte gitmiştim. Bedenim hayattaydı, evet... Ama ruhu...