🍀Tamamlandı
Eğlenceli bir ailede büyüyen Karadenizli bir genç kadın, Gözde Gündoğdu.
~Bir yanı Melek misali olumlu..
~Bir yanı Şeytan misali olumsuz..
Hayatı boyunca şans kelimesinin ne anlama geldiğini bilmeyen, tam şanslıyım dediği anda muhakkak...
Sabah kalktığımda ilk işim telefonuma bakmak olmuştu. Dün her ne kadar pazar günü olsada, malesef ki Yağız yazdığım son mesaja hâlâ cevap yazmamıştı..
Kendimi yatağıma geri atıp tavanla bakıştım. ‘Canım kızım, canım oğlum. Babanız bana hâlâ yazmadı. O yüzden siz bu dünyaya gelme hayallerinizi falan unutun..’ Diye kendimce Türk filmlerindeki dramı yaşarken, sol omzumdaki Şeytan bu halime bakıp bir dakika boyunca cıkcıkladı.
"Eyvahlar olsun ! Olan akılda gitti." Diyerek gözlerini kıstığında, onu duymamazlıktan gelip dudaklarımı büzdüm..
Acaba Yağız beni güzel bulmuyor muydu? Hem beni sevseydi en az benim kadar uğraşırdı dimi ? Kafamdaki deli sorular birbirini kovalarken sağ omzumdaki Melek, kafamdaki tüm soru işaretli balonları elinde ki iğne ile tek tek patlattı.
"Gözdeciğim, daha yolun çok başındasınız. Diğer konularda her zaman pozitifken niye bu konuda hep karamsarsın? Hem sen oldukça çekici ve güzel bir kadınsın.." dediğinde, Meleğimin bu minnoş sözleri yüzümde küçük bir gülümseme oluşturmuşken, Sol omzumdaki Şeytan yine yapmıştı yapacağını.
Tırnaklarını törpülerken; "he canım çekici ama çile çekici.." Diyerek güldüğünde, bu sefer gözlerini kısan bendim.
"Bana bak, geliyor euzu besmele ha !" Şeytan söylediğim tehditle gözlerini büyüterek elindeki törpüyü geriye doğru atıp sevimlice gülümsedi.
"Tamam ya sustum ! Sende hiç şakadan anlamıyorsun" diyerek, ağzına hızla fermuarı çekti.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hiç olmazsa olumsuz yanım şimdilik susmuştu. Hem zaten dünyanın dörtte üçünün su olduğunu varsayarsak, kurduğumuz hayallerimizin her gün suya düşmesi pek de anormal sayılmazdı. Bu durum canımı biraz sıksa da moralimi bozmayarak yerimden hızla kalktım.
Yarım saat içinde hazırlanarak çantamı alıp odamdan çıktığımda, adımlarım benden bağımsız bir şekilde annemin yaptığı menemenin kokusunu takip ederek mutfağa girmişti. Tabi ki menemenin kokusunu takip eden bir tek ben değildim. Babam her sabahki gibi erkenden evden çıktığı için onu görememiştim. Tekin babamın baş köşesinde otururken, Metin ve Buğra da karşılıklı oturmuş menemeni iştahla yiyorlardı. Onları o şekilde görünce gülümsedim, bazen ikiz değil de üçüz olmaları gerektiğini düşünmüyor değildim..
"Günaydın paşalarım" dediğimde, ağızları dolu bir şekilde bana dönüp, aynı anda; "Gunoydon !" derken ki görüntüleri, her ne kadar iğrenç olsa da neyse ki sevimli halleri daha ağır basıyordu..