Bölüm 1 - Maksymilian

125 42 113
                                    

Maksymilian, eski arabanın kapısını hafifçe kapattı ve arkasını dönüp onu eve bırakan arkadaşına ve arkadaşının ailesine son kez teşekkür etti.

"Beni eve bıraktığınız için sağ olun. Görüşürüz Ernsz, size de iyi günler dilerim Bay ve Bayan Neumann."

"Ah, Makymilian, hiç sorun değil, kuzum. Zaten yolumuzun üzerindeydi!" dedi Bayan Neumann, gülümseyerek. "Kendine dikkat et, olur mu?"

Arkadaşı Ernsz, kafasını arabanın küçük camından eğerek çıkardı ve Maksymilian'a el salladı. "Bana mektup yazmayı unutma!"

Makymilian, utançla gülümsedi. "Unutmam, kendinize iyi bakın. Tekrar teşekkür ederim."

Neumannlar'ın arabası, siyah dumanlar ata ata uzaklaşırken genç subay, derin bir nefes aldı ve aile evine bakıp yutkundu. Kimse onu karşılamaya çıkmamıştı bile. Oysa bir senedir eve uğramıyordu. Hiç değilse kahya dışarı çıkıp onu karşılamalıydı. Yutkundu ve bavulunu sıkıca kavradı. Fazla eşyanın bulunmadığı el bavulu, son derece hafifti. Yine de birinin dışarı çıkmasını, sırf kibarlıktan bavulunu alıp onu güzel sözlerle selamlamasını dilerdi. 

Maksymilian, askeri akademiden yeni mezun olmuştu. Akademiye başladığında on bir yaşındaydı. On bir yaşından beri de tatiller dışında evden uzaktaydı. Akademinin öncesinde de yatılı bir okulda tamamlamıştı eğitimini. Şimdiyse eğitim hayatı bitmişti ve eğer uzağa atanmazsa kendi evine çıkana kadar ailesiyle kalacaktı.

Derin bir nefes aldı ve evin beyaz mermer merdivenlerine adım attı. Mezuniyetine bile gelmeyen annesinin, kapıda bir anda belirmesini umuyordu hala içten içe. Oysa evden tek bir ses bile gelmiyordu. İçerisi bomboş gibiydi. 

Kimseye belli etmemeye çalışmıştı ama mezuniyette herkes ailesiyle birlikte otururken kendisinin yalnız başına kalması canını sıkmıştı. Neyse ki Neumannlar imdadına yetişmiş, Maksymilian'ı yalnız bırakmamışlardı. Tabii, sadece soyluların ve ülkeye büyük hizmetlerde bulunmuş kişilerin çocuklarının girebildiği akademinin mezuniyet töreninde, gerek konumuyla, gerek notlarıyla onur öğrencisi Maksymilian Friedrich von Vogel'e, taşra soylusu bir ailenin eşlik etmesi uzun süre konuşulacaktı ve von Vogel Ailesi'nin neden törene gelmediği de irdelenecekti...

Kapıyı açıp içeri girdiğinde etrafta hiç hizmetçi olmadığını görüp kaşlarını çattı. Annesi, kendine su bile doldurmaz, hizmetçilerden isterdi. "Herkes nereye gitti?" diye kendi kendine söylenip evin salonuna doğru ilerledi. Attığı her adım, boş evde yankılanıyordu.

İçerisi günlerdir havalandırılmamış gibiydi ve perdeler de sıkı sıkı kapatılmıştı. Maksymilian, elini ceviz mobilyaların üzerinde gezdirdi. Toz yoktu. Demek ki hizmetçiler gideli çok olmamıştı. Maksymilian'ın içini bir huzursuzluk kapladı. İçinde olduğu durumdan hiç hoşnut değildi.

Gözlerini, misafir salonunda gezdirdi. Yine dekoru değişmişti. Maksymilian, son geldiğinde mobilyalar açık kahve ve beyaz renkteydi. Oysa şimdi koyu kahve ve siyahlardı. Annesi, evliliğindeki boşluğu babasının hiç bitmeyecekmiş gibi duran servetini harcayarak doldurmaya çalışmaya devam ediyor olsa gerekti. İçinin karardığını hissederek misafir salonundan çıktı. Annesinin, kendi odasına dokunmamış olmasını umuyordu.

Beyaz, ahşap merdivenlerden yukarı çıkarken birinin aşağı indiğini fark edip şaşkınlıkla kafasını kaldırdı ve aynı anda yüzü soldu.

Kral Friedrich, merdivenlerden iniyordu. Üstelik üzerinde sadece, düğmeleri iliklenmemiş bir gömlek ve siyah pantolonu vardı. Soluk mavi gözleri, Maksymilian'ın kahverengi gözleriyle buluştuğunda kral, hoşnutsuzca oğlanı süzdü. Maksymilian ise yüzüne far tutulmuş bir tavşan gibi bakıyordu krala.

Bulutlar ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin