"İşte bu yüzden," dedi Maksymilian, son derece pahalı olan, mahzenlerindeki en iyi şaraplardan birini Ernsz'in kadehine dökerken. "Sen ve Klara, benimle gelmelisiniz."
Ernsz sessizdi. Yüzünden de pek bir şey okunmuyordu. Maksymilian, bunu iyiye yormak istedi. Sadık arkadaşı ona elbette yardım edecekti.
Öyle umuyordu.
"Maksym, Klara'nın hamile olduğunun farkındasın, değil mi? Kadınlar hamile olduklarında ne olduğunu da biliyorsundur umuyorum? Yani bilmiyorum, bir annen, ablan ve yeğenin var. O kadar salak olamazsın."
Maksymilian aptalca gülümsedi. Elbette o kadar salaktı. Kendisi bile kabul ediyordu bunu.
Arkadaşı, gülümseyen suratına baktı ve iç geçirdi. "Bak, bir kızı tavlamak için pahalı hediyelere, yüksek sosyetenin davetlerine davet etmeye, gösterişli kıyafetlere gerek yok. Klara ile tren garında tanıştım. Anlıyor musun? Tren garı! Senin o soylu kıçının beğenmediği, ikinci sınıf mevkide seyahat ediyorduk. Konu konuyu açtı ve şu an evliyiz! Ağzın biraz laf yapsa Sophie'yi tavlamak için bu saçmalıklarla uğraşmazsın."
Maksymilian bakışlarını kaçırdı. Ernsz'in haklı olduğunu biliyordu ama sorun da şuydu ki Maksymilian ne karizmatikti ne de ağzı laf yapıyordu.
"Friedrich yapınca sorun olmuyor."
"O adam kral yahu!" diye haykırdı Ernsz. "Tamam bak, tahta geçme şansın olabilir falan biliyorum ama kendini onunla bir tutmasan?"
Genç adamın canı sıkıldı. Aklına başka bir şey gelmişti şimdi. Etrafı kolaçan edip kimsenin olmadığına emin olduktan sonra arkadaşına eğildi.
"Ernsz, sana söylemem gereken bir şey var ama aramızda kalmalı. İkimizin de canını alırlar yoksa."
Arkadaşı, aniden değişen havaya şaşırarak ona baktı. "Ne oluyor?"
"Friedrich, soyadımı Hofbauer olarak değiştirmiş!"
Ernsz fısıltıyla okkalı bir küfür etti. Gözleri kocaman olmuştu.
"Baban ne yaptı?"
"Henüz hiçbir şey. Wilhelm de bana bu yüzden mahkeme çıkışı laf soktu zaten. Babamın soyadını taşımaya utandığımı falan ima etti."
Ernsz, şarabından bir yudum alıp hizmetçilerin onlar için hazırladığı atıştırmalıkları ağzına tıktı. Canının sıkkın olduğu belli oluyordu.
"Çıkmaza girdiğinin farkındasın değil mi?"
Maksymilian derin bir nefes aldı. Elbette farkındaydı.
"Bilmiyorum. Mezun olduğumdan beri... İşler beklemediğim kadar karışık hale geldi diyebilirim."
İki arkadaş da sessizce atıştırmalıklarını yediler. En azından mideleri mutluydu.
"Sophie güzel kız."
Sessizliği bozan Ernsz olmuştu. Maksymilian kafasını salladı.
"Gelecek misin?"
Ernsz kararsızdı. "Klara'yı iyice rahat ettirirsen olur. Sophie'yi boş ver, olaylar bu kadar karışıkken seni Wilhelm ile yalnız bırakmak istemiyorum."
"Olmuş bil."
Pazar gününe kadar Maksymilian aşırı gergin halde gezdi içinde. Davasından ses seda yoktu. Herhalde Boris Milošević'in dosyası, bir daha açılmamak üzere raflara kaldırılmıştı. Gerçi Fransizka, Maksymilian ceza alsa bile bunun sadece bir süreliğine başkentten uzaklaşmak olacağını söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulutlar Arasında
FantasyZehirli gazların ve tehlikeli atıkların kuşattığı dünyada, en yüksek dağların tepesine kurulmuş on iki şehir, dünyada "güvenli bölgeler" oluşturmayı başardı ve bu güvenli bölgelere yerleştirdiği insanları, kendi medeniyetini yükseltmek için kullandı...