Lütfen bölümü oylamadan geçmeyelim.
Satır içi yorumlarda bırakırsak mutlu olurum. Şimdiden teşekkürler..
Keyifli okumalar dilerim..
¦~ATEŞ VE BARUT~¦
Asel
Sessizce önümdeki yemeği eşeliyordum. Yüzümde her an bir gülümseme yer edinmek üzereydi. Demin bahçede olanlar aklıma doluşunca birden bedenimi bir sıcaklık kaplamıştı. Hemen önümdeki su bardağına uzandım ve içinden bir yudum su içtim. İçimdeki yangını söndürmeye yeterli değildi ama yinede iyi gelmişti. Bardağı yerine koyduğum sıra onunla göz göze geldim. Elaları kısılmıştı. Gözlerindeki parıltılar şehveti mi yansıtıyordu yoksa bana mı öyle geliyordu bilemiyordum. Yine ona dalıp gittiğimi farkedince hemen kendimi toparladım. Bakışlarımı yemeğime düşürdüm.
"Anne bana ondan servis yapar mısın?" diyen Asaf'la birlikte başımı kaldırıp ona baktım. Gülümseyerek dediği yemeğe uzanıyordum ki birden Azad sağ elimi tuttu. Allak bullak bir ifadeyle dönüp ona baktım. Yüzüne maske gibi geçirdiği masum ifade o kadar tatlı görünmesine sebep oldu ki bir an için onu öpücüklere boğmak istedim. Ve anında bu düşünceyle kendime içten bir azar çektim. Git gide duygularım edepsiz bir hal alıyordu. Elimi ondan kurtarmaya çalıştım ama buna kesinkes izin vermedi. Ona bırakması için uyarı dolu bakışlar fırlattım fakat o ise yüzüme karşı otuz iki diş sırıtmakla yetindi. Gözlerimi irice açtım. Bu adamın derdi neydi böyle?
"Hadisene anne ondan istiyorum ben!" diye sızlandı Asaf.
Başımı ona çevirip gergin bir şekilde gülümsedim. "Tamam canım," dedim. Mecbur servisi sol elimle yapacaktım. Ben sol elle pek bir şey beceremezdim ama zar zor Asaf'a istediği yemeği servis yaptım. Gülümseyerek bana teşekkür etti. Ona tebessüm ederek Azad'a döndüm ve elimi bırakması için gözlerimle ona baskı uyguladım. Beni hiç umursamadan elimi tutmaya devam etti. Hafifçe okşuyordu da.
Asaf, "Ben yedim, odama çıkabilir miyim?" diye sordu.
Azad ona dönerek kafasını salladı. Asaf hızla yerinden fırlayarak merdivenlere doğru yöneldi. Arkasından koşmaması için uyarsam da pek fayda etmedi. Asaf bazen çok hiperaktif olabiliyordu. Eminim arabalarıyla oynamak için bu kadar heyecan yapmıştı. Bu çocuğun arabalara olan aşkı o kadar fazlaydı ki bazen onlarla oynarken hayattan soyutlanıyordu.
Azad'a ters ters bakmaya çalıştım. "Ya ne yapıyorsun sen?" dedim tatlı bir isyanla.
Gülümsemesi daha da büyüdü. Gülüşü içimi titretmiyor değildi. Elimi havalandırıp dudaklarıyla aynı hizaya getirdi ve elimin üst kısmına dudaklarını yaslayıp uzunca bastırdı. Bunun gibi küçük dokunuşlar bile kalbimi yerinden hoplatıyordu.
" Sana her an dokunmak istemem yanlış mı?" dediğinde bir an durdum. Sonra ise kafamı iki yana sallayıp seslice güldüm.
"Beni zor durumda bıraktın!" dedim hayıflanarak.
"Sende beni zor durumda bıraktın," deyince anlamayarak yüzüne baktım.
Bana doğru biraz daha yaklaştı. "Yemek boyunca kızarıp durdun. Bu da yetmezmiş gibi.." diyerek avucunu yanağıma yasladı. Baş parmağı alt dudağıma gitti. Gözlerimi kapatmamak adına büyük bir uğraş verdim.
"O kiraz rengi dolgun dudaklarını ısırıp durdun," diye kısık ve boğuk çıkan bir sesle konuştu.
Yine bedenimi bir sıcaklık kapladı. Azad'ın gözleri daha da kararırken alt dudağımı aşağı yukarı okşadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgiye Mahkum(Tutkun Serisi-1-)
General FictionTutkun Serisi'nin ilk kitabıdır.. Bu hikaye silindiği için tekrar yayınlanmıştır! Dudaklarımın bekaretini bozan adam benden yavaşça ayrıldı. Yanağımdaki eli muhtemelen kızaran tenimi hafifçe okşuyordu. Dudaklarımı konuşmak için güçlükle araladım...