42. Bölüm

4.8K 112 14
                                    

Murat, duyduğu sözlerle yıkıldı. Bu sözlere inanamadı. Doktorun yakasına yapıştı. Yakasından tuttuğu doktoru duvara sertçe bastırdı ve salladı. "Yalan, yalan!" diye bağırdı.

"Yalan söylüyorsun doktor. O ölmedi! O bana Akif'imin emaneti."

Bu sırada Cengiz, Murat'ın koluna asıldı ve sesi duyan hemşireler Murat'ın doktora kötü bir şey yapmasına mani olmaya çalıştılar.

Murat, kimseyi dinlemedi ama zaten doktora bir şey yapmayı düşünmüyordu. Kulağının içine doğru giren uğultulu bir ses vardı. Bu uğultulu ses, ilk önce bir ağlama sesiyle karıştı. Sonra da kayboldu gitti.

Murat, sesin geldiği tarafa başını çevirdi ve ellerini doktorun yakasından çekti. Akif'in emanetini kucağına alınca pamuk gibi oldu ve gülümsedi. "Kız mı erkek mi?" diye sordu. "Erkek." yanıtını aldı. Gülümsemeye devam ederek Cengiz'e baktı.

"Adını ne koyalım?"

Cengiz, gülümsedi. Çocuğa baktı.

"Adının ne olacağı sence de belli değil mi?"

Murat, Cengiz'in imasını anladı. Bebeğe bakarak "Akif." dedi.

Cengiz, gülümseyerek başını salladı.

Murat da gülümsedi ve Akif'i öptü.

"Baban gibi Mert, güçlü, akıllı ve cesur olasın. Akif'in oğlu olmanın ve onun adını taşımanın hakkını veresin."

Murat, tekrar tebessüm etti ve Akif'i tekrar öperek onu hemşirenin kollarına bıraktı. Doktora baktı.

"Özür dilerim doktor. Sana kabalık ettim."

Doktor, tebessüm etti ve "önemli değil." dedi.

"Acınız büyük. Bunu anlayabiliyorum."

Murat, tebessüm etti. Ardından da teşekkür etti.

"Peki Ne zaman Akif'i alıp gidebiliriz doktor?"

Doktor da Murat ile birlikte tebessüm etti.

"Akif bebeği kontrol amacıyla yarın sabaha kadar burada tutacağız."

Doktor, Murat'ı ve Cengiz'i süzdü ve düşündü.

"Aslında ikiniz de burada kalsanız iyi olacak. Duygularınızın çok karışık ve değişken olduğunu görebiliyorum. Bayılıp kalabilir, sinir bozuklukları yaşayabilirsiniz."

Murat ile Cengiz biraz düşündükten sonra doktora hak verdiler. İkisi de yaşanan olaylarla üzülmüş, sevinmiş, sinirlenmiş ve yorulmuşlardı. İntikam hırsı da vardı tabi. İkisi de kolay şeyler yaşamamışlardı. En yakınlarından birisinin cesedini görmüşlerdi. Bazen dışarıya dimdik ayaktayız görüntüsü veriyorlardı ama içte öyle değildi. İkisinin duyguları da allak bullaktı ve beyinleri düzgün çalışamıyordu. Düzgün düşünme yetilerini kaybetmişlerdi. Hainin kim olduğunu bile henüz bulamamışlardı.

Murat, "tamam." dedikten sonra anında yere yığılıverdi. Doktorun tahmini doğru çıktı.

Doktor, hemen telaşla hemşirelere seslendi ve hemşirelerin yardımıyla onu hasta odalarından birisine taşıdı. Hemşireye işaret etti ve hemşire bir serumu kolundan enjekte etti.

Cengiz, hemşirenin işaretiyle Murat'ın yattığı yatağın yanındaki yatağa uzanırken Murat'a bakarak "durumu nasıl doktor?" diye sordu.

Doktor, bir tane hemşire Cengiz'in yanına giderken tebessümle "iyi olacak." dedi.

"Size de şimdi bir iğne yapılacak. Bir saat sonra uyanırsınız."

Cengiz, "tamam." derken iğne yapıldı ve Cengiz'in gözleri yavaşça kapandı. Bir saat sonra, Murat uyandıktan beş dakika sonra gözleri tekrar açıldı. Etrafına bakındı. Murat'ı görünce tebessüm etti. Yatakta doğrularak "sen iyi misin?" diye sordu.

Murat, güldü ve oturduğu yataktan ayağa kalktı.

"Ben iyiyim. Asıl sen iyi misin?"

Cengiz, kolundakileri söktü ve ayağa kalktı. Sırıtarak "ben senden daha iyiyim." dedi.

Murat, güldü ve "öyle olsun." dedi. Bu sırada kapı açıldı ve Cengiz, içeriye giren Mine'yi gördü.

Mine, kapıdan girer girmez abisini gördü ve kendisini görüp diz çöken ve kollarını açan Cengiz'in boynuna atladı. Yanaklarına art arda öpücükler kondurdu.

Cengiz, gülümseyerek ve gözleri dolarak Mineyi bağrına bastırdı ve saçlarını okşadı. Sonra başını geri çekti ve kaşlarını kaldırdı.

"Sen buraya nasıl geldin kuzum?"

"Melisa ve Gamze ablamla geldim. Melisa ablam düşüp bayıldı da."

Cengiz, telaşlandı ve korktu. "Şimdi nerede?" diye sordu.

Mine, "doktor amcanın odasında." dedi.

Cengiz, Mine'yi kucağına alarak hızla odadan çıktı. Doktorun odasını buldu. Sandalyeye oturmuş olan Gamze ve Melisa'yı gördü. Mine'yi kucağından indirdikten sonra Melisa'nın yanına oturdu. Ellerini tuttu. "Ne oldu?" diye sordu. Melisa'nın gözlerinin içinin güldüğünü gördü ve korkulacak bir şey olmadığını anladı ama neden gülümsediğini anlayamadı. Tebessüm etti ve tekrar "ne oldu?" diye sordu.

Melisa, Cengiz'in ellerini sıkarak "sana bir müjdem var." dedi.

Cengiz, "ne müjdesi?" diye sordu. Melisa'nın gözlerinin içine baktı. Müjdeyi anlamaya çalıştı.

"Ben, hamileyim!"

📍Bölüm Sonu📍

Vuranlar Ve Vurulanlar (+18) (Tamamlandı, Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin