günlerim hep aynı geçiyordu, Jeongguk o günden sonra benimle mümkünmüş gibi daha az ilgilenmeye başlamıştı. sanırım artık benim bir şey dememi bekliyordu. oturduğum yatakta birbirine dolayıp izlediğim ellerim terlerken gözlerimin döndüğü her yer, her duvar üzerime geliyor gibiydi. gözlerim yatağımın yanındaki cama kaydığında kampüsün girişini gören tarafa bakmıştım. ele ele duran bedenleri gördüğümde birbirine değen ellerimi dizlerime yaslamıştım. Jeongguk onun ellerini seviyor gibi kaldırıp üzerini öptüğünde gözlerimi önüme eğmiş, kendi ellerime bakmıştım. kendimi sıkıntılı ve baskı altında hissediyordum. aslında zaten Jeongguk'la sevgili değildik ama bunu söylemeye ihtiyacım varmış gibiydi..
kısa süre sonra odadan giren bedenleri gördüğümden hızlıca ayaklanmış, endişeyle geçmiştim karşılarına. bir şey söyleyecek gibi srslanan dudaklarım öyle dururken karşımdaki bedenlere bakmıştım. onları böyle gördükçe pişmanlığım artıyordu. elleri ayrılmıştı, benim yüzümden. kalbimdeki ağrının sebebi belliydi ama yapmam gereken şeyi yapmalıydım. bunu biliyordum. yanlarına bir adım daha yaklaşıp ikisinin de bileklerini nazikçe tutarak ellerini birleştirmiştim. bileklerini bıraktığımda topladığım çantamı alıp sırtıma takmıştım. zaten fazla eşyam yoktu. sadece birkaç kıyafetim ve ayakkabım vardı. Jeongguk bana üniversiteye başladığımızda bir sürü alışveriş yapacağımızı söylemişti ama sadece bir kez gidip birkaç parça kıyafet almıştık..
elimi başıma getirip saçlarımı hafifçe kaşırken dudaklarımı araladım, "aslında sanırım demek istediklerimi anlamışsınızdır, ikiniz.. ikinizin güzel bir ilişkisi var ve ben buna engel olmak istemiyorum." konuşurken Jeongguk'a hiç bakmıyor hep Jimin'e bakıyordum.
ben bunu sadece arkadaşımın mutluluğu için yapıyordum.
ikisi de bir şey demezken Jimin'e nazikçe sarılmış ve sırtını okşamıştım. dolan gözlerimi sıkıca kapatırken onun iyi hissetmesini dilemiştim. başta ona karşı kötü düşünsem de o iyi biriydi. bunların olmasını istemezdi, sadece kalbini verdiği kişiye uzak duramazdı. bunu biliyordum.
bedenlerimizi ayırdığımda gülümsemiş, ellerimle hızlıca gözlerimi silmiştim. "kendine iyi bak," dudaklarımdan derince bir nefes kaçarken gözlerimi birkaç saniyeliğine Jeongguk'a çevirmiştim. bana bakıyordu ama gözlerinde belli bir ifade yoktu. sadece bakıyordu işte.
üçümüz dışarıdaydık. sert bir havası yoktu lakin sarhoştuk ve bu halimizle daha da çok üşüyorduk, bunu biliyordum. parmaklarım Jeongguk'un parmaklarına dolanırken beni ısıtması için ona doğru kaymıştım. ilgisini seviyordum, beni mutlu ediyordu ve öyle ki uzun zaman sonra ilk kez bu denli mutlu hissediyor gibiydim. parmakları bedenimi severken başımı omzuna bırakmış, bizi izleyen minik gözlere bakmıştım. elinde tuttuğu karton kutunun içindeki kahveden bir yudum daha alırken derince iç çekmişti, gözleri Jeongguk'un yüzünü turluyor ve hasret çeker gibi sıkça soluklanıyordu. bu halde olması içimdeki tüm mutluluk hislerini bastırırken gözlerimi sıkıca kapatmış ve dudaklarımı ıslatmıştım.
Jeongguk benimdi ve söz verdiğine göre de hep benim olacaktı. tek isteğim buydu.
ama Jimin'in böyle olmasına da içim el vermiyordu, bir yanım onun yanında Jeongguk'tan uzak durmak istese de diğer bir yanım kaybedeceğini düşünüyordu. sanki oyunmuş gibi geliyordu bana. karşımdaki minik gözler bana döndüğünde üzgün bakışlar gözlerimde durmuş, ardından önüne eğilmişti. onu böyle üzmek istediğim son şeydi.
bedenimi Jeongguk'tan uzaklaştırırken Jimin'in koluna uzanıp tutmuş, onu ikimizin arasına çekerken gülümsemiştim. yüzünde oluşan gülümsemeye bakarken ortaya çıkan beyaz dişleri ve parlayan gözleri onu daha da güzelleştiriyordu ve o an güzelliğine dalan bir kişi olduğunu fark etmiştim.
Jeongguk, sanki ilk görüşte aşık olmuş gibi bakıyordu. tutulmuş gibiydi. öksürdüğümde Jeongguk'un gözleri bana dönmüş, toparlanmış gibi sirkelenirken ayaklanmıştı. "hava daha da soğumadan gitmeliyiz, yoksa hasta olacaksınız." bunu demesiyle ikimiz de kalkarken gözümün önündeki tek şey o bakıştı.. bana böyle baktığını hiç hatırlamıyordum. belki öylesine bir bakıştı, ama bu bakış beni kırmıştı. benim tek istediğim üçümüzün iyi dostlar olmasıydı, Jeongguk'la her ne kadar bir ilişkim olsa da Jimin'in bizim dışımızda kalmasını hiç istemiyordum. o birbirimizden sonra en yakın olduğumuz insandı.
o iyiydi,
o güzel bir çocuktu.
ayrıca, bizim mutsuzluğumuzu hiç istemezdi.
değil mi?
----
kısa bir bölüm oldu ve bu bölümde Jeongguk'un Jimin'e olan aşkının başlangıcını yazdım diyebilirim flashback olarak.
aslında bunu da Taehyung yapıyor.
ne yapsın? yazık ona da.
ayrıca fic fazla uzun sürmeyecek çünkü öyle çok ayrıntı yazılacak şeyler yok yşne de aklımdaki her şeyi yazmaya çalışacağım.
keyifle okumuşsunuzdur umarım. <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fleur offensée | taegguk
Fanfictionsen kırmızıydın, mavi olduğum için benden hoşlandın. bana dokundun ve ben birdenbire lila bir gökyüzü oldum ve sen mor renginin sana göre olmadığına karar verdin.