sessizce salladığım ayaklarımı izliyordum her zamanki gibi. kaç gündür derslere çalışmıyor veya katılmıyordum. gerçi katılsam da anlamıyordum ki.
aklım hep başka yerlerdeydi ve odaklanamıyordum. ayaklandığımda odanın içinde turlamıştım bir kere. bu oda tamamen boştu, yani.. yalnızdım. diğer herkesin oda arkadaşları vardı. camın kenarına gelip dışarı bakmıştım. yıldızlar vardı, Jeongguk'la ayrıyken gece vakti camlarımıza gider ve birbirimizi izler gibi izlerdik yıldızları. gerçi.. şimdi de ayrıydık ama o izlemiyordu yıldızları, biliyordum. belki Jimin'le uzanıyordu, uyuyorlardı. onu öpüyor olabilirdi, geziyor olabilirlerdi, belki ona güzel hediyeler almıştı. gerçi bana da bir kere almıştı ama hep sonra Jimin'e almıştı. sanırım ondan hoşlanıyordu işte.. uzun zamandır. sırtımı doğrultup camı kapatmış ve uzaklaşmıştım oradan. parmaklarımla dolu gözlerimi hızlıca sildikten sonra telefonuma gelen mesajla elime alıp mesaja bakmıştım. Jimin'dendi, nasıl olduğumu soruyordu. iyi olduğuma dair kısa bir mesaj attıktan sonra lavaboya gitmiş ve aynanın karşısına geçmiştim. ellerim lavaboya yaslanırken başımı iki sallamış ve derince soluklanmıştım. saçlarım uzamıştı iyice.
Jeongguk çok severdi bunları, yani en azından öyle söylüyordu.
yalandı belki de.
elimi kaldırıp saçlarımı dağıttığımda aklıma onları kesmek gelmişti ama bunu yapmamıştım. bu üzüntümü ikiye katlardı. saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırırken lavabodan çıkmıştım. yatağa oturup ellerimi iki yanıma yaslarken aklıma hiçbir şey getirmemek istemiştim. ama aklım sürekli ondaydı, gülüşü geliyordu gözüme. parlak beyaz dişleri, öndeki beyaz ve biraz daha uzun olan dişlerini öpesim geliyordu. sadece bir iki kez öpmüştüm işte. sonra da kaçıp gitmişti benden. şimdi Jimin öpüyordu işte, zaten en başından beri Jeongguk'u seviyordu ama ben olmaz sanmıştım.. duyguları biter ve sevdiğim benden gitmezdi. ama düşündüm her olumsuz şey olmuş ve canım yanmıştı. mutsuz olan ben olmuştum. onlar çok mutluydu.
telefonumu tekrardan elime aldığumda gördüğüm gönderilere bakmıştım. Jeongguk Jimin'in burnunu öpüyordu ve sonrasında ikisinin gülerken bir fotoğrafları vardı. iki tane art arda paylaşmışlardı. fotoğraf bulanıktı öylesine çekilmiş anlık fotoğraflardı..
ve evet, tatlılardı. herkes böyle düşünürdü.
kameramı açıp halime baktığımda gözlerimin altının şiştiğini ve içlerinin kıpkırmızı olduğunu fark etmiştim, ayrıca burnum da kızarmıştı. bir fotoğrafımı çekip direkt olarak yolladığımda bu halime gülmüştüm. saçma bir şekilde dikkatini çekmeye çalışıyordum Jeongguk'un.. belki biraz aklına düşerdim ama bu doğru muydu?
NEYİ VARDI Kİ? BENİ DE MERAK ETSİN İŞTE. HEP ZATEN BERABERLER!
bunu dediğim için kendime kızarken telefonumu bırakıp yatağa uzanmış ve gülmüştüm kendi kendime. resmen psikolojisi bozuk bir insan gibi davranıyordum. ağlıyor, bir saniye geçmeden gülüyordum. kötü müydü bu?
kötüydü, kötüydüm.
pislik Jeon asla affetmeyeceğim seni. üzüleceksin ki sen de.
kendi kendime böyle şeyler söylerken sanki Jeongguk'a döner gibi sırtımı dönmüş ve bedenimi kendime çekmiştim.
aslında şimdi bana sarılması ve ensemden, yanaklarımdan, burnumdan öpmesi gerekiyordu ama yapmamıştı. çünkü yoktu, ben sadece hayalini kuruyordum. gözlerimi sıkıca kapatıp örtüyü çekmiş ve sırtımın açıkta kalmasını umursamadan uyumaya çalışmıştım, onların mutlu benim de berbat olduğum geceyi bitirmek istemiştim bir an önce.
---------
kısa oldu ama üzgünüm, keyfim pek yerinde değil. yine de bunları yazmak istedim.
umarım keyifli olmuştur sizin için. <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fleur offensée | taegguk
Fanfictionsen kırmızıydın, mavi olduğum için benden hoşlandın. bana dokundun ve ben birdenbire lila bir gökyüzü oldum ve sen mor renginin sana göre olmadığına karar verdin.