bu akşam ses için seçmeler vardı, önce bir ön elemeden geçiyorduk, sonrasında kalan altı kişi arasından düellolar oluyordu ve finalde de sona kalan iki yarışmacı yaraşıyordu.
katılmaya karar verdiğim andan itibaren çalışıyordum ama moralimi bozan bir şey vardı o da Jeongguk ve Jimin'in de katılacak olmasıydı aksi olsa daha mutlu katılabilirdim. elimdeki eşyaları odama bıraktığımda Hoseok'un odada olmaduğını fark etmiştim. bugün işi olacağını söylemişti zaten. üzerimdeki bol ve siyah şortun üzerine giydiğim kahve tişörtle kötü görünsem de bu umrumda değildi.
telefonumu yeniden elime aldığımda aklımda söyleyeceğim şarkıyı netleştirmiştim.
aslında bu şarkı Jeongguk'la şarkımızdı, o da orada olacak ve bunu duyacaktı. hiç benden duymamıştı ama Jimin'in bu şarkıyı ona söylediğini duymuştum. büyük ihtimalle ona da ithaf etmişti bu şarkıyı.
neden sürekli olanları düşünüyordum ki? neredeyse hiç aklımdan çıkmıyorlardı. ve bana deliymişim gibi hissettiriyordu bu düşüncelerim. ben onların aklına hiç gelmiyordum.
yarışmanın yapılacağı büyük salona geldiğimde henüz birkaç kişi olduğunu fark etmiştim. herkesin sahnedeki bir enstrümanla uğraştığını görünce gülümsemiş, boştaki piyanoya ilerlemiştim. önündeki iki kişilik koltuğa otururken parmaklarımı tuşlara değdirmiştim. senelerce eğitim almıştım piyano konusunda ama uzun zamandır çalmıyordum. söyleyeceğim şarkının notalarına birer birer basarken çalan melodi beni gülümsetiyordu. aylardır bunu Jeongguk'a çalmak istiyordum ama olmamıştı.
tamamen hipnotize olmuş bir biçimde çaldığım piyanodan başımı kaldırdığım an fark etmiştim çevremdeki insanları. bu utanç vericiydi. yanaklarım anında kızarırken hepsine bakmakta zorlanmış ve ayaklanmıştım. "harika çalıyorsun." gözlerim sesin sahibine dönerken gülümsemiştim. "teşekkür ederim."
esmer bir tene sahipti, asyalı olduğunu belli eden gözleri gülünce kısılıyor ve bembeyaz dişleri çıkıyordu ortaya.
onun gözleri benden çekilmezken ben gözlerimi çekmiş ve açılan kapıya bakmıştım. Jimin ve Jeongguk gelmişti, ikisi yanyanayken gerçekten mutlu görünüyorlardı. onları her gördüğümde böyle düşünüyordum. yanıma gelen esmer çocuk baktığım yöne bakmış ve ikisine ithafen konuşmuştu. "yakışıyorlar değil mi? neredeyse tüm okul onları beğeniyor." dediğinde gözlerimi onun yüzüne çevirmiştim, başkasından duymak gerçekten kötü hissettiriyordu.
büyüttüğüm gözlerimle ona bir çocuk gibi bakarken ancak yutkunabilmiş ve önüme dönerken başımı sallamıştım. "burada ben Jongin." bana uzattığı eline bakıp elini tutmuş ve hafifçe sıkmıştım. "Taehyung, memnun oldum." o da memnun olduğunu söylediğinde ellerimiz ayrılmıştı ve ben sandalyelerinden birine yerleştiğimde Jimin Jeongguk'u çekiştirerek yanıma getirmiş ve tam yanımdaki iki sandalyeye oturmuşlardı. kanayan yarama tuz atıyorlardı sanki.
"Taehyung, seni özledim!" Jimin neşeyle konuşunca ona bakmış ve gülümsemiştim istemeye istemeye. "ben de seni özledim." gözlerim birkaç saniyeliğine birleşen ellerine dönmüştü ama fark etmemeleri için çekmiştim gözlerimi. "sen de katılacak mısın yoksa sadece izlemeye mi geldin?"
o an tüm hevesim kaçmış gibi hissetmiştim.
"katılacağım, sen?" biliyordum, Jeongguk'la birlikte katılacaklardı. "evet evet, biz de Jeongguk'la birlikte katılacağız. pek istekli değil ama.." gözlerim Jimin'le birlikte Jeongguk'a dönerken bana baktığını fark etmiştim. gözlerim hızlıca ondan çekilirken yarışmacıları yorumlayacak kişiler gelmişti, kim olduklarını bilmiyordum, öğretmenlerden birkaçıdır diye düşünmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fleur offensée | taegguk
Fanfictionsen kırmızıydın, mavi olduğum için benden hoşlandın. bana dokundun ve ben birdenbire lila bir gökyüzü oldum ve sen mor renginin sana göre olmadığına karar verdin.