Jeongguk'la olan birlikteliğimizin üzerinden üç ay kadar geçmişti, bunca zaman boyunca Jimin'le aynı odada kalmıştık, onunla iyice kaynaşmıştık ve iyi arkadaşlardık. kampüse geç dönsek bile bizi bir şekilde içeri alıyor bazense bizimle birlikte geziyordu ki bu beni mutlu ediyordu. onunla arkadaş olduğum için mutluydum, fakat bu sıralar.. Jeongguk bana uzak davranıyordu, birkaç gece önce de benimle uyumayı bırakmış, kendi yatağında uyuyordu. onun yanına gitmek istesem de rahat etmediğini söyleyip duruyordu ve ben de onu rahatsız etmek istemiyordum. yan yana durduğumuzda bazen elimi tutsa da Jimin'le beraberken benim elime uzanmıyordu, beni öpmüyordu hatta her zaman yaptığı gibi başını omzuma da yaslamıyordu. öyle ki dudaklarımı bile öpmemişti birkaç gündür. buna üzülüyordum ama söyleyemiyordum belki bana kızardı..
yine beraberdik, üçümüz. gözlerim ara sıra Jeongguk'a dönse bile onun Jimin'e baktığını görünce önüme dönüyordum, üçümüz beraberken ben umrunda bile değildim. elimi uzatıp Jeongguk'un eline dokunduğumda gözleri uzun zaman ardından bana dönmüş ve bakmıştı, gözlerine bakarken sanki.. bir anda dolmuştu gözlerim ama o bunu umursamamıştı veyahut görmemişti. elini çekip ayaklandığında ben de elimi çekmiş ve diğer elimle o elimi sıkmıştım. "hadi kalkalım." dediğinde Jimin telefondan başını kaldırıp bize bakmıştı. yüzündeki gülümseme dolu gözlerimi görmesiyle Jeongguk'a dönmüştü bile. ayaklanıp ikisinin bir adım gerisinden ilerlerken gözlerimi hızlıca silmiş ve ayaklarıma bakmıştım. "Taehyung? iyi misin?" bana bakan Jimin'e döndüğümde gülümsemiş ve sıktığım elimi bırakamazken konuştum. "iyiyim, dalmışım öyle. kampüse mi gideceğiz?" sesime neşe katarak konuşmaya çalıştığımda Jeongguk'un derin nefesini ardından sesini duymuştum. "sen git, Jimin'le markete uğrayıp geliriz." bana cebinden çıkartıp uzattığı anahtara bakmış ve ne diyeceğimi bilemeden elime almıştım anahtarı. bana neden böyle davranıyordu ki? kötü bir şey mi yapmıştım? Jimin'in gözleri ikimiz arasında gidip gelirken kendimi suçlu hissetmiştim. "gideyim o zaman.." gözlerimi kaldırıp ikiliye bakmaya cesaret edemezken arkamı dönmüş ve asansöre binmeye tek başıma korktuğum için alışveriş merkezinin merdivenlerine ilerlemiştim elimdeki anahtarla oynarken, dolan gözlerim yüzünden ister istemez dudaklarım bükülürken başımı biraz arkaya doğru çevirmiş ve yürüyen ikiliye bakmıştım.
Jeongguk elini uzatıp Jimin'in elini tuttuğunda gerçekten üzüldüğümü şimdi hissetmiştim, benim elimi bile tutmamıştı bugün. karşıdan karşıya geçerken bile Jimin'in elini tutmuştu! üstelik ben hep bir adım gerilerinde kalmıştım bazen Jimin yanıma gelse bile hep önümde yürümüşlerdi. başımı kaldırdığımda bana doğru ilerleyen Jimin'i gördüğümde kaşlarımı kaldırmıştım, Jeongguk'u bırakıp benim yanıma mı gelmişti?
kısa süre içinde beraber yürümeye başladığımızda anahtarı cebime atmıştım, "aranız mı bozuk? neden böyle davranıyor?" gözlerim benden biraz kısa olan bedeni bulduğunda derince soluklanmış ve sanki biri duyacakmış gibi sessizce konuşmuştum. "bilmem ki, birkaç gündür benimle uyumuyor.. beni öpmüyor.. hatta elimi bile tutmuyor." ondan derin bir nefes duymuştum, belki Jimin bilirdi neden böyle yaptığını.. alışveriş merkezinden çıkıp kaldırımda ilerlemeye başladığımızda halâ ondan ses duymayınca konuşmaya devam ettim, "keşke onu yalnız bırakmasaydın, neler alacağını bilemez şimdi o şapşal." dediğimden sonra güldüğümde keyfimi kendi kendime yerime getirmeye çalışıyor gibiydim. Jimin ise biraz daha düşünceli gibiydi, koluna girdiğimde onunla karşıya geçmiş ve telefonumu alıp ekranını açmıştım.
mesaj yoktu.
telefonumu cebime geri attığımda fazla beklemeden Jimin telefonunu çıkarmıştı. gözlerim ister istemez onun ekranına kaydığında yerine biraz olsun gelmeye çalışan moralim yeniden bozulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fleur offensée | taegguk
Fanfictionsen kırmızıydın, mavi olduğum için benden hoşlandın. bana dokundun ve ben birdenbire lila bir gökyüzü oldum ve sen mor renginin sana göre olmadığına karar verdin.