1.1

1.9K 162 71
                                    

onu gördüğümde şaşırmıştım, uzun zamandır dikkatli bir şekilde bakamadığım yüzü duruyordu önümde. ben yere düşmüştüm ama o ayaktaydı. karanlıktan korktuğumu biliyordu, ama zaten beni en büyük korkukarıma iten kişi kendisiydi. Jimin'e gitmişti ve ben tek başına ayrı bir odaya girdiğimde karanlık odada tek başıma geceler boyu kalmıştım. onsuzluktan korkmuştum, birlikte olduğumuz üç ayın iki ayı yanıma uzanmamış, elimi tutmamıştı. sevilmemekten korkmuştum, beni sevmemişti. şimdi ise yeni yeni vazgeçmeye başladığım için ona tekrardan bağlanmaktan korkar olmuştum, o ise karşımda duruyor ve bana elini uzatıyordu.

gözlerim eline çıkmıştı yerden çekilip sıcaklığını özlemiştim ama sanki bunu yapsam Jimin'e haksızlık edecekmişim gibime geliyordu. eline kısa bir süre baktıktan sonra gözlerine bakmıştım. yüzünde herhangi bir ifade yoktu ama eminim ki o bana baktığında ne kadar dağılmış bir halde olduğumu görmüştü, gerçi neden dağılsın ki? onu toparlayacak birine sahipti. ellerimden destek alıp kendi başıma kalktığımda dudaklarımı zorlukla aralamıştım. "telefonun-şarjı var, birini arasana." bir anda feneri söndüğünde içimden küfürler etmiştim, onun da şarjı bitmişti. güldüğünü duymuştum, karanlığa alışamayan gözlerim onu göremiyordu henüz, ama birkaç dakikaya alışırdım. "biliyorsun ki burası eksi birinci kat, şarjım olsaydı bile telefon çekmezdi." dediğiyle birlikte ellerimi önümde birleştirip dudaklarımı araladım. "çok bilmiş, denerdik en azından." ilerlemeye başladığında onun peşinden ilerlemem gerektiğinin farkındaydım, karanlıkta tek kalırsam ne yapardım bilmiyordum. elimi uzatıp sırtına koymuş ve tişörtünü tutup bedenini biraz kendime doğru çekmiştim. "beni tek bırakma, en azından hava biraz aydınlanana kadar." ne tepki vermişti bilmiyordum ama az çok gördüğüm kadarıyla sallamıştı başını biraz. tişörtünü bırakıp onu takip etmeye başlarken stresimi atmak adına derince soluklanmıştım. sabah olduğunda buradan çıkacak ve onu gördüğüm tamamen unutacaktım. ilerlediğimiz köşedeki ışığı görmüştüm. bir feneri vardı ve çevresinde bir sigara paketi, birkaç kitap ve streçe sarılmış bir sandviç vardı. gerçekten tüm geceyi burada mı geçiriyordu? ama sigara içerse alarmlar öterdi.. camda içiyor olmalıydı.

o köşeye geçip oturduğunda kitaplığa bakmış, kendime göre bir kitap bulmak için uğraşmıştım, kafamı ancak bununla dağıtırdım. bir kitabı aldığımda ışığın olduğu taraftan biraz uzağa oturmuştum. dizlerimi kendime çekerken kitabı açmıştım. kokusu geliyordu burnum ve ben, tamamen uyuşuyor gibi hissediyordum. eğer Jimin'e karşı hislerini bilmeseydim ona sarılır ve hıçkıra hıçkıra ağlardım ama bunu yapsam ikisinin ilişkisine haksızlık etmiş olurdum. ona arkamı dönmüş ve kitabı bırakıp dizlerime sarılmıştım. öyle üzülmüştüm ki onu gördüğüme.. keşke görmeseydim, keşke bu karanlıkta tek başıma kalsaydım diye düşünmüştüm. "Jimin beni merak edecek." dediğinde onun beni göremeyeceğini bilerek yüzüme ufak bir gülümseme yerleştirmiştim. evet, Jimin'in neler hissedeceğini tahmin edebiliyordum. sevgilini gece boyu görememenin, ona sarılmadan uyuyamamanın kötü hissettirdiğini biliyordum. ama en azından sevgilisi başka biriyle birlikte değildi gece boyu, yani başkasının elini tutmuyor, onu öpmüyordu.. başını görüp görmeyeceğini bilmeden hafifçe sallarken dizlerimin üzerine yaslamıştım. yüzümdeki gülümseme silinirken gözlerimi de kapatmıştım. "bugün sizi gördüm, sanırım.. ses yarışmasına katılacaksınız, değil mi?" aslında asıl söyleme amacım birbirlerini öptüklerini gördüğümü bilmesiydi, gerçi.. umrunda değildi ama belki acımı biraz olsun hissederdi. halâ sevdiğin birini öyle görmek, acı verirdi insana. "evet," dedi. "aslında sadece Jimin katılacaktı, sesi mükemmel ötesi. ama benim de katılmamı istedi ve onu kıramadım." bilerek mi yapıyordu anlamıyordum. onu kıramıyordu, ama beni nasıl böylesine kırabilmişti? beni hiç sevmemiş gibi hissettirmeyi başarabiliyordu. en iyi yaptığı şey buydu. "anladım.." dedim sessizce. aklındaki tek şey Jimin'di, böyle sadık olması ne güzeldi. belki bana karşı öyle olmamıştı ama en azından şimdi mutluydu. öyle devam etseydik, mutlu olamazdı. "zaten senin de sesin güzel o yüzden, katılman iyi olmuş." diye tamamlamıştım kendimi onun da duyacağı şekilde. bana sıkça şarkı söylemezdi ama Jimin'e söylerken duyduğum için biliyordum. odanın kapısından dinlerdim Jimin'e söylediği şarkıları, ben içeri girdiğimde susardı çünkü. "neden biliyorsun?" dediğinde cevap verememiştim. bana öyle ciddi söylemezdi, fısıldardı bazen, belki de Jimin duymasın diyeydi. "Jimin'e söylerken, duymuştum." hep bizim birlikte dinlediğimiz şarkıları da söylerdi Jimin'e ve dahasını da söylerdi, halâ da söylediğine emindim. bize özel hiçbir şey kalmamıştı hatrımda, hepsini tek tek silmişti kendi elleriyle.

Jeongguk benim ilk sevgilimdi, daha doğrusu ilk aşkımdı. eğer baştan alabilsek Jimin gibi davranırdım, belki öyle olsaydı beni sevebilirdi diye düşünmüştüm ama bunun imkansız olduğunu biliyordum.

aklıma ikisinin hesapları gelmişti, çıkma tarihlerini yazmışlardı ama o zaman biz Jeongguk'la çıkıyorduk ki. yani.. en azından sözde öyleydik. aldatılmış mıydım? hep bu düşünce kafamda dolanıyordu. ilk ilişkimden böyle bir şey yaşamak berbat olurdu ki yeterince sarsılmıştım. sormaya bile cesaret edemiyordum, Jeongguk böyle bir şey yapar mıydı? bundan bile emin olamıyordum artık. sessizce nefeslenirken ellerimi gözlerime bastırmıştım, ağlamak istemiyordum.

"ben aslında sizi hep görüyordum, el ele tutuşurken. birbirinizi sevdiğinizi söylerken, senin onun yanındayken hep musmutlu olduğunu görebiliyordum ama benimleyken yüzün hep asıktı. bu gerçekten beni çok üzüyordu ama ben seni hiç kaybetmek istemedim. benden kurtulmak istediğinizi biliyordum, korkmasam eğer sizi ayrı tutmak istemezdim. sandığın aksine karanlık değildi o zamanki korkum, yalnız kalmaktan korktum. buraya senin için geldim. daha iyi üniversiteler seçebilirdim puanımla ama ben aşık olduğum adam için buraya geldim. kendimin bir heves olduğunun farkına vardığımda bile bundan pişman olmadım ben sadece beni.. uzun zamanlar seversin sanmıştım. Jimin'i ne kadar çok sevdiğini biliyorum. en başından beri onu beğendiğini, onun hoşuna gittiğini, onun için çabaladığını.." titrekçe soluklanmıştım. gözlerimden akan yaşları hızlıca silerken onun sesini duymuştum, "bunları konuşmak hiçbir şeye yaramayacak, dediğin gibi ben Jimin'e aşığım." lafımı ağzıma tıkamıştı bu dediğiyle, başımı sessizce salladıktan sonra merak ettiğim tek şeyi sormak istemiştim. bundan sonra ne konuşurduk ne de yan yana gelirdik zaten Jeongguk'la bu yüzden çekinmeyeceğim. "sadece merak ediyorum.. beni aldattın mı?" karnıma sancılar giriyor ve kalbim fazlaca hızlı atıyordu. ellerimi dizlerimin üzerinde hareket ettirmeye devam ederken tüm nefesimle birlikte kalbimi yerinden söküp alacak kelimeyi duymuştum.

"evet, aldattım."




--------

evet ben de jeongguk'a sövüyorum ama konu ilerledikçe yüzünüzü güldüreceğim.

bu sefer daha uzun yazdım, umarım keyifli olmuştur sizin için.

yorumlarınızı bekliyorum.





Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
fleur offensée | taeggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin