"nişanlanmışlar."
dudaklarımdan dökülen kelimeye kendi kendime gülerken kıyafetlerimi değiştirmeden yatağa bırakmıştım bedenimi. baş ucuma oturan Hoseok'a baktığımda dudaklarımdaki gülüş solmuştu.
"onu halâ seviyor musun?" dediğinde yüzümü önüme çevirip parmaklarıma bakmış ve başımı belli belirsiz sallamıştım, "sevmiyorum." üşüyen parmaklarımı ısıtması için tişörtümün kolundan sokarken Hoseok saçlarını okşamaya başlamış ben de başımı onun omzuna bırakmıştım. "onu neden seveyim ki? beni sevmedi, güzel hissettirmedi, sevilmeyi hak etmediğimi düşündürdü. daha ne diye onu seveyim?" dudakları saçlarıma değip ufak bir öpücük verdiğinde gözlerimi kapatmış ve diğer elimi eliyle tutup üzerini okşamıştı. "emin değilsin, hunun farkındayım ama doğru düşünüyorsun. kendini yıpratmana değecek bir konu dahi olmamalı bu." başımı kaldırdığımda elimi kaldırıp dudaklarına değdirmiş ve nazikçe öpmüştü. flörtöz bir adamdı lakin bunları beni gerçekten sevdiği ve dostu olarak gördüğü için yaptığını biliyordum. bana iyi hissettirmek istiyordu.
"bugün seni Yoongi'yle tanıştıracağım." dediğinde karşısında olduğum aynadan yatakta oturan bedenine bakmış ve kaşlarımı hafifçe kaldırmıştım. "barda adını duymuştum, şu beyaz tenli çocuk mu? konuşuyordunuz." dediğimde başını sallamış ve beni onaylamıştı. kesinlikle kafa dengi birine benziyordu, Hoseok'un tüm arkadaşları kafa dengiydi. kesinlikle onunla tanışmak iyi olacaktı. hazırlığın bittiğinde son olark dudaklarıma nemlendirici sürmüş ve lüleleri güzel duran saçlarımı elimle itip alnımı açarken krem rengi çantamı omzuna çapraz bir şekilde takmıştım. "üstelik gay ve baskın." demişti yanıma gelip kalçama ufak bir şaplak atarken, aynadan kesişen gözlerimizle Hoseok'un göz kırptığını görürken ben ise kaşlarımı çatmış, onu omzundan iteklemişti. "sakın bundan söz etme."
yurttan çıkana kadar Hoseok'la atışsak bile yolda sakince yürümeyi başarmış, kampüse kadar varmıştık. geniş bahçedeki masaların oraya vardığımızda Jongin ve Yoongi'yi yan yana otururken görmüştüm, Hoseok onlara el sallayarak ilerlerken ben de yerdeki çimlere kısaca bakıp ardından başımı kaldırıp tahta masanın diğer tarafına bacağımı atıp Hoseok'la aynı yere oturmuş çantamı çıkarıp masanın üzerine bırakmıştım. "çok enerjiksin." duyduğum bıkkın ses Yoongi'ye aitti. yüzüme ufak bir gülümseme yerleştirirken "gerçekten öyle." demiş ve dikkatini üzerme çekmiştim. anlamadığım bir biçimde keskin bakan küçük gözlerinden gözlerimi ayırırken karşımdaki Jongin'e dönmüş, etrafına bakıyor oluşuna karşın konuşmuştum. "birini mi bekliyorsun?" gözleri bana dönüp yüzünde ufak bir gülümsemeye yer verince üçim rahatlamış, ben de gülümsemiştim. "evet, kız arkadaşım gelecek." demesiyle yüzümdeki gülümseme büyürken çantamı açıp içinden çizim defterini ve kalemimi çıkarıp çantamı kenara itelemiş, içecek almak için giden Hoseok'un arkasından bakmıştım bir süre. "sarhoşken daha güzel gelmiştin gözüme." dediğinde üzerime alınmasam bile bana baktığını hissettiğim gözlerle başımı kaldırmış, ne diyeceğimi bilememiştim. "halâ güzel, Yoongi." Jongin gerçekten tam bir hayat kurtarıcıydı. birbirine değen dudaklarımı aralayıp defterimin ilk sayfasını açmıştım. "teşekkür ederim Jongin." şimdi çirkin miydim yani? gerçekten kabaydı. bir bacağımı kendime doğru çekerken defterimin boş sayfasına gelip etrafa bakınmış, çizecek bir şeyler aramıştım. gözlerim en sonunda elindeki sigarasıyla duran Yoongi'ye odaklandığında kalemimi oynatmış ve yanına kız arkadaşı gelen Jongin'in konuşmalarını dinlemeyi bırakıp çizimime başlamıştım.
çizim yarısı kadarını yaptığımda Hoseok'un gelmesiyle defterimi kapatıp çantama hızlıca koymuş ardından fermuarını çekmiştim. "nerede kaldın?" dedikten sonra tepsiden kahvelerden birini almış ve içimden geldiği gibi yapıp yanakları üşümüş olan Hoseok'un yanağını öpmüştüm. bana cevap vermek yerine gülümseyip parmaklarıyla yanağımdan ufak bir makas almıştı. herkes kahvelerini aldığında tepsiyi geri bırakmamız gerektiğini bilip ayaklanmıştım. "ben tepsiyi bırakayım, olur mu?" Hoseok beni onaylada bile Yoongi peşimden kalkmıştı, "sana eşlik edeyim." Hoseok'un gözlerine birkaç saniye baktıktan sonra tepsiyi almış ve Yoongi'yi onaylayıp yürümeye başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fleur offensée | taegguk
Fanfictionsen kırmızıydın, mavi olduğum için benden hoşlandın. bana dokundun ve ben birdenbire lila bir gökyüzü oldum ve sen mor renginin sana göre olmadığına karar verdin.