acı, en kötü gerçekti. yıllarını birinin uğruna harcamak aptallıktı, fazlasıyla güvenmek, fazlasıyla sevmek. bunlar gerçekten aptalların yapacağı işlerdi. aşık olan birinin, aklını kullanmadığı bariz belliydi. insan kendini bile bile ateşe atar mıydı? kendini bu denli yorar mıydı? uğraş alamadığı bir işin peşinden amansızca koşar mıydı?
gerçi bu aptal aşığın, artık bacakları yoktu.
oturduğum tekerlekli sandalyeyi kullanmak benim için zordu. alışmak bir yana, hareket etmeyi bile beceremiyordum. bacaklarımı kullanamıyor oluşumu hâlâ idrak edememiştim. fazlasıyla hissiz ve ruhsuzdum. haftalardır.
beni bu durumdan kurtaracak kimsem yoktu. sadece bazı geceler uyurken aklıma, birinin bana aşık olabileceği ihtimali geliyordu. gerçi bu halimle, bu ihtimal daha da azalmıştı. inancım kalmamıştı artık, aşka da aşık olana da. ufak heveslerden ibaretti hepsi, sonrası ise berbat kavgalar ve kötü anılarla doluydu. buz gibi bir havada, aşkınızın yanındaki adama montunu vermesi gibiydi. hep üşüyen siz olurdunuz. dalıp gittiği gülüşün sahip olmak isterdiniz ama asla olamayacağınızı da bilirdiniz. aşk kendine en çok güvendiğin vakitte kaybetmekti.
Hoseok tekerlekli sandalyemi sürüklerken bunları düşünüyordum. buraya hiç gelmemeliydim, aldığım puanla daha güzel bir üniversiteye gitmeliydim. okumalı, güzel bir iş kazanmalıydım. kesinlikle kalbimi dinlememeliydim. bunun farkına varmak için fazlasıyla geçti.
yurttaki odama vardığımda alnıma öpücük bırakan Hoseok'a teşekkür etmiştim. oda arkadaşlarım kendileri karar vermişler ve ayrı bir ev tutmuşlardı. bu sebeple yalnız başıma kalıyordum odada.
bugün sadece bir iki kelime konuşmuş, tek lokma yemek yememiştim. neredeyse iki haftadır durum böyleydi. iştahım yoktu.
tekerlekli sandalyeden destek alarak kalkıp kendimi yatağa bırakırken bacaklarımı ellerimle düzeltmiştim. yorganı da üzerime çektikten sonra Hoseok sabah geleceğini söylemişti, sadece başımı sallayarak onu onaylarken telefonumu elime almış müzik uygulamasını silmiştim. eskiden birkaç kişiyle mesajlaştığım uygulamayı da silerken rehberimi açmış, bir tek Hoseok'un ve annemin numarasını bırakmıştım. annemi uzun zamandır aramıyordum, en son babam beni evden çıkardığında konuşmuştuk ancak o da bana kızmıştı. her şeyden iki tane aldığım içindi. hayallerimin başlamadan bittiği o evde şimdi kim kalıyordu bilmiyordum. annemin numarasına tıklayıp telefonu kulağıma koyarken saatin geç olmasını umursamamıştım.
Hoseok sessizce odadan çıkarken gözlerimi kapatmış, telefonun açılmasıyla birlikte konuşmuştum.
"anne." demiştim, peşinden derince ve ürkek bir nefes almıştım.
"Taehyung."
sesini duyduğum an gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken aldığım derin nefesi vermiştim.
"neredesin anne? seni özledim. üniversiteye geçtiğimde beni sğrekli ziyarete geleceğini söylerdin üstelik."
henüz durumumu bilmiyordu, ona bunu telefonda söyler miydim bilmiyordum ancak sesini duymak bir hayli iyi gelmişti.
"bir süredir, yurtdışındayız. buraya kalıcı olarak yerleşip üniversiten bitince seni de yanımıza almak istiyoruz." dediğinde kaşlarımı kaldırmıştım. bundan haberim yoktu. ilk yurtdışı gezimizi ailecek birlikte yapacaktık. öyle söz vermiştik ancak onlar sözlerinden dönmüştü.
"anladım, daha sonra konuşuruz anne. görüşürüz."
bir saniye bile durmadan telefonu kapatırken ellerimi yanaklarına yaslamış, ağlamamak için tutmuştum kendimi ancak böyle bir durumda ağlamamak imkansızdı.
yemin ederim, bu kadar berbat bir hayat yaşamayı hak etmiyordum. her genç gibi aşık olduğumu düşünüyordum, güzelce ilerler ve en kötü ayrılırız diye birkaç hafta ağlar acısını çekerim diye düşünüyordum fakat öyle olmamıştı her şey en kötü hâlinde gerçekleşmişti. aklında ve umurunda olmadığım bir adam yüzünden ayaklarımı kaybetmiştim ve şikayetçi olmama rağmen onu bulamamışlardı. bir de kaçmıştı.
sadece araba hakkında birkaç şey biliyordu.
parmaklarımla gözlerimi hızlıca silerken derince soluklanmış ve gece lambasının ışığını kapatmıştım.
"hani, asla insanların mutluluğunu kıskanmayacaktın Taehyung? kendine yalan söyledin."
----
berbat günler geçiriyorum.
bir sonraki bölüm final olacak.
keyifle okumuşsunuzdur umarım, kendinize iyi bakın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fleur offensée | taegguk
Fanfictionsen kırmızıydın, mavi olduğum için benden hoşlandın. bana dokundun ve ben birdenbire lila bir gökyüzü oldum ve sen mor renginin sana göre olmadığına karar verdin.