gözlerimi açtığım ilk vakit nerede olduğumu kestirememiştim bile, en son ne olmuştu? neden şimdi şu küçücük odadaydım?
yerimden doğrulmaya çalıştığım vakit bunu becerememiştim lâkin canım acıdığı için değildi, bacaklarımı hissetmiyordum. korkakça başımı yana çevirdiğimde odaya giren bedeni görmüştüm, gözleri kıpkırmızıydı. ilk gördüğüm şey gözleriydi, Jungkook. Jungkook ağlıyordu. yanıma yaklaşırken yine kalkmaya çalıştığımda beni durdurmuş ve titreyen dudaklarını engelleyemeden konuşmuştu. "hareket etme, dikişlerin var.."
o an düşünmemiştim bile, elimi Jungkook'un koluna koyup destek alırken kalkmaya çalışmış. durumun farkına varırken ise gözlerimin dolmasını engelleyememiştim. "acımıyor, acımıyor Jungkook. bacaklarımı hissetmiyorum."
endişeyle beni yatırmaya çalışsa da kalmaya çalışmış ancak sadece üst bedenimi doğrultabiliyordum, boynumdaki aleti çıkarmaya çalışırken ağlamaya başlamış ve Jungkook'un kolunu son gücümle sıkmıştım. "lütfen, kaldır beni buradan. bacaklarım uyuşmuş olmalı. yürümek istiyorum bak hadi, lütfen."
korkakça soluklanırken beni hâlâ yatırmaya çalışmasına karşın onu itmiş ve bedenimdeki kabloları çıkarmaya çalışmıştım, serumu zorladığım için etrafı morarırken odaya giren doktorlar direkt olarak sakinleştirici istemişti. beni sakinleştirmeye çalışan doktorlardan kurtulmaya çalışırken hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. bacaklarım, bacaklarım felç olmuştu.
beklemediğim bir anda kolumdan giren iğne ve bedenime enjekte edilen sakinleştiriciyle birkaç saniye daha direnebilmiştim ancak, sonrasında bedenim yavaş yavaş durulurken odaya giren diğer kişilere bakmıştım. Hoseok ve Jimin'di. ikisine de sadece birkaç saniye bakıp sonrasında kızaran gözlerimi Jungkook'a çevirmiştim.
içimdeki her şeyi anlatan bir bakış vardı gözlerimde, onunki ise pişmanlıkla doluydu.
"senin yüzünden." dedim, ilk kez bu kadar açık konuşacaktım lâkin doğruları söylüyordum. "senin yüzünden, bu aptal üniversiteye senin için geldim. sen sırf benimle bir süre gönlünü eğlendir diye geldim."
gözyaşlarım birer birer yanaklarımdan dökülürken kolumdaki serum canımı acıtıyordu. doktorlar odadan çıkarken başımı diğer tarafa çevirmeye çalışmıştım ancak acımıştı. "senin için aylarca üzüldüm, beni aldatmakla bırakmadın peşinde biten beni de bıraktın. sevmiş gibi kandırdın beni ve üç ayda Jimin'i bir kere öptüğün gibi öpmedin beni. çok mu şey istedim senden? geceleri tıpkı ona verdiğin gibi bir öpücük istedim, saçlarımdan, yanaklarımdan. yalnız uyumak istemedim, sana sarılarak uyumak istedim. ama sen ne yaptın? korktuğumu yüzlerce defa söylerken benimle aynı odada sevgiline şarkılar söyleyip uyuttun, onu öptün. ona aşık oldun ve beni bitirdin. ne istedin benden Jungkook? yıllarca telefonda hayal kurduğum adam sen değil miydin? bana evleneceğimizi söyledin, şarkılar söyledin. ama şimdi seni deliler gibi kıskandığım ve bana sadece arkadaşız dediğin kişiyle evleniyorsun, bizim şarkılarımızı ona söylüyorsun. yalancının tekisin, sözlerini tutamayan bir aptaldan ötesi değilsin. keşke senin için buraya gelmeseydim."
gözlerimden akan yaşları silmeden konuşmamın ardından derince bir nefes almış, odadan çıkan Jimin'e bakmamıştım bile. artık ikisinden de nefret ediyordum.
Jungkook bir süre durup peşinden o da odadan çıkınca Hoseok gelmiş ve baş ucuma oturmuştu. parmakları nazikçe saçlarımda dolanırken ellerini yanaklarıma getirip silmiş ve alnıma bir öpücük vermişti.
"Yoongi, neden gelmedi beni görmeye? yoksa öğrendi de o yüzden mi gelmiyor?"
kim olsa böyle birini istemezdi, kim uğraşacaktı ki bu kadar dertle? gözlerimi cama çevirip biri var mı diye kontrol ederken Hoseok konuşmuştu.
"sana şimdi bunu söylemem doğru mu bilmiyorum ama sana çarpan kişi, Yoongi'ydi. fazla hızlıydı ve.."
tepkisiz kalmama şaşırmış olacak ki yüzümü kaldırmıştı, artık gerçekten neye tepki vermem gerektiğini bile bilmiyordum.
"sarhoşmuş, yeni.. kız arkadaşıyla birlikteymiş."
kız arkadaşı mı demek istemiştim, beni öpen ve umursadığını gösteren biri.. nasıl sadece birkaç günde yeni bir sevgili edinebilirdi? başımı sallayamadan sessizce beklerken Hoseok sessizleşmişti.
yüzüme ufak bir gülümseme yerleşirken duran gözyaşlarım yeniden akmaya başlamıştı, tamamen karışık duygular içerisindeydim.
"bir daha asla birine güvenmeyeceğim."
dediğimde Hoseok'un elini tutmuş ve yardımıyla biraz doğrulmuştum. gözlerimi ayaklarıma çevirip bakarken ayaklarımı hareket ettirmeye çalışmıştım bir umutla ama yapamıyordum. her şeyin bir rüya olmasını diliyordum sadece, buradan yürüyerek çıkmak istiyordum. gözlerimi ellerimdeki kesiklere çevirirken parmaklarımı onların üzerinde gezdirmiş, sonrası da elimi kaldırıp başıma getirmiş dikişin üzerine kapana beze dokunmuştum. bacaklarımdan bir alçısaydı ve bir dokunarak anladığıma göre yüzümde de kesikler vardı. kendimi yeni keşfediyor gibiydim.
şu an hiçbir şey gerçek gelmiyordu bana ve belki de biraz da sakinleştiricinin etkisiyle durulmuştum, tepki veremiyordum. sadece ağlıyor ve sonra susuyordum, sürekli bu oluyordu. gerçekten yorgun ve bitmiş gibi hissediyordum ancak içimi döktüğüm için biraz olsun rahatlamıştım.
şimdi ise nasıl hayatına devam edeceğimi düşünüyordum.. bundan sonra her şey daha da zor olacaktı.
----
sizleri özledim,
umarım bölümü beğenmişsinizdir, kısa süre sonra final yapacağım.
fikirlerinizi merak ediyorum. <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fleur offensée | taegguk
Fanfictionsen kırmızıydın, mavi olduğum için benden hoşlandın. bana dokundun ve ben birdenbire lila bir gökyüzü oldum ve sen mor renginin sana göre olmadığına karar verdin.