İki gün sonra, son iki derste Lily, Remus ve James, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersliğine ilerlerlerken, Lily James'in elini tuttu ve kulağına şöyle fısıldadı: "Snape'e bir şey yapma, lütfen."
Sıralarına oturdular ve Lily'nin sıra arkadaşı olan "La Reine Marlene" de sınıfa teşrif ettiğinde Lily tek kaşını kaldırarak Marlene'e sorgulayıcı bir bakış attı. "Duydun mu, Aries Alderton Leslie Abbott'tan ayrılmış?"
Marlene uzun, dalgalı saçlarını sallayarak parmaklarını şakaklarına koydu. "Bizi ilgilendirmez, Lily."
"Hayır, ben... Sadece söylemiştim..."
Dorcas'la Mary, Persephone'yle Emmeline ve Victoria, Laura'yla ise Belladonna dersliğe girdiklerinde ellerinde beyaz örgü sepetler bulunan Victoria ve Persephone, Sevgililer Günü hakkında kısa, eğlenceli bir konuşma yaptılar.
"Ve şimdi," dedi koyu kahverengi, aşırı kıvırcık saçlı ve mavi gözlü Belladonna Cunningham, "neden bilmiyorum, ama Profesör Valeria... Se –Seymour... Ağlayacağım! Onu çok özledim! Neyse... Gitmeden önce tüm binalardan iki öğrenciyi Sevgililer Günü kartları için görevlendirmişti. Ravenclaw'dan Pamela Brown ve Tessa Paddington; Hufflepuff'tan Maisie White ve Emily Clark; Slytherin'den ise Janine Forestier ve Anastasia Herrera. Şimdi yalnızca biz seksiler, yılanlar ve zekiler burada olduğuna göre, hazır Mr Bariton'a daha 10 dakikamız daha varken, diyorum ki kartları dağıtalım."
"Diyorum ki saçmalığın daniskası," diye hırladı Marlene.
Ellerinde kalplerle dolu sepetler taşıyan altı kız, masaların arasından dolaşıp kartları sahiplerine ulaştırırlarken Lily defterine üçgenler çiziktirmeye başladı.
"Sen kimseye yazdın mı?" diye sordu Lily, Marlene'e doğru eğilerek.
"Aşk diye bir şey yok. Her şey insan beyninde oluşan duygu karışıklıkları ve kimyasal kusurların insana hayallerden oluşan bir dünyaya inanmasından ibarettir."
"Pekala..."
Victoria Marlene'in yanına geldiğinde, Marlene resmen sıçradı.
"Hmm... Valentina M.V.A.M. McKinnon'a, isimsiz. Şuraya bir imza rica edeyim..."
"Ben Valentina McKinnon değilim." Victoria'ya sanki onu her an öldürebilecekmiş gibi canice bakan Marlene, kartal tüyü kalemini sırayla isimler yazılı kâğıtta şöyle bir gezdirdikten sonra yıldız attı ve Victoria gitti, "sadece Marlene."
"Kimden geldiği yazıyor mu?" diye sordu Lily merakla.
Marlene kafasını iki yana salladı. "İsimsiz dedi ya."
"Hey, Lillian," dedi yanına yeni gelen Catherine Blackburn.
"Benim adım Lily."
"Ben Lillian diyorum."
"Bu okulun isimlerle ilgili ciddi bir sorunu var..." Lily ayağa kalktı ve gözlerini Catherine'in yüzünde dolaştırdı. Venera'yı o ana kadar hiç görmemişti ama bir umut, belki de Catherine'de tanıdık bir şeyler bulmayı planlıyordu. Ama Catherine'in bal sarısı saçları, hafif bronz teni ve parlak safir mavi gözleri, ona Bulgar kanı taşıyan birini anımsatmıyordu.
Catherine Blackburn, tam adıyla Catherine Éloïse Blackburn, Kanadalı bir yarı –Büyücü ailesindendi ve eğer Lily soruşturduğu kadarıyla yanlış hatırlamıyorsa, İngiltere'ye 7 yaşındayken taşınmışlardı.
Lily Venera'nın hikâyesini henüz bitirememişti; hatta o günden sonra bir kez daha okuyamamıştı. Ama soru akından gitmiyordu işte... Venera, nasıl olur da Catherine'in annesi olabilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marauders Era 1 - Karanlık Çökünce
FanficHer şey başlamadan önce... Altın kız Lily Evans'ın tek dileği Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'ndaki son senesini iyi bir not ortalamasıyla ve tercihen, olaysız bitirmektir. Ama başındaki dertler onu yalnız bırakmayacaktır. Bir yandan Öğrenciler...