Sonunda o gün geldi. Sınav günü... İyi bir puan almak için çok uğraşmıştım. Dershaneye gitmiş, Can'la çalışmıştım. Bu çalışma sürecimin en güzel yanı Yusuf'la birbirimize destek olmamızdı. Ne zaman pes etsem yanımdaydı. Bu çok iyi hissetirmişti. Sınava gireceğim okulun önündeydim. Annem çok heyecanlıydı. Anneannem bile gelmişti. Benim için dua ediyordu. Gerekli her şeyi aldım ve okula girdim. Sınava gireceğim sınıfı bulmaya çalıştım. Bu çokta kolay olmadı. Bir görevli yardım etti. Şimdi ise sırada oturuyordum. Orta sırada en arkadaydım. Heyecanımı yenmeliydim. En büyük düşmanıma yenilemezdim. Sınav başladı. Türkçe soruları beklediğim gibiydi. Hepsini cevapladım ve hepsinin doğruluğundan emindim. Sonunda sözel kısmı bitirmiştim. Son kez kontrol ettim ve kendimle gurur duydum.
Moladan sonra sayısal kısım başladı. Defalarca çözdüğümüz örnek sorulara çok benzer sorular vardı. İçim rahatlamıştı. Bütün soruları cevapladım fakat hepsini kontrol edemedim. Yine de kendime güveniyordum.
Bugün puanlarımız açıklanacaktı. Bu Yusuf'a mesaj atmam için de geçerli bir sebep olacaktı. Heyecanla siteye bilgilerimi girdim. İşte olmuştu! Başarmıştım! Ben yapmıştım.
-Anne! Bak! Sadece İngilizce'den ve Matematik'ten birer yanlış yapmışım. Olacak anne ben o lisede okuyacağım!
Bütün bir gün boyunca yüzümde gülümsemeyle dolaşmıştım. Yusuf'a hemen mesaj attım.
*İpek: Sonucun nasıl? İstediğin gibi mi?
*Yusuf: Türkçeden iki yanlışım var ve Matematik'ten bir boşum. İstediğim okul tutar herhalde. Senin?
*İpek: İnanmayacaksın ama İngilizce ve Matematik'ten birer yanlışım var. Sanırım aynı okula gideceğiz.
*Yusuf: Yeni okulda bir tanıdığım olması iyi olacak.
Tercihlerimizi yapmış ve Ankara Fen Lisesi'ni tutturmuştuk. Aynı sınıfta okuyacaktık. Beraber aynı şekilde otobüsle gidecektik okula. Tek fark bu otobüs okul için özeldi. Ben de mecburen evimizin konumundan bahsetmiştim. Tabi doğal olarak bana neden o duraktan otobüse bindiğimi sormuştu ben de "Bir sporcu her zaman dinç olmalıdır. Bu yüzden sabahları yürüyorum," demiştim. Gerçeği nasıl söyleyebilirdim?
Yerleştiğimiz yerleri öğrendiğimizde Can'la vedalaşmam gerektiğini anlamıştım. Galatasaray Lisesi'ne gidiyordu.
Okul açılmadan iki gün önce Can'ı uğurlamıştık. Çok üzülmüştüm bana çok destek olmuştu. Birbirimize sarılıp ağlamıştık. Annelerimiz ne düşündü bilemiyorum ama o benim her zaman en yakın arkadaşım olarak kalacaktı.
Sonunda okulun ilk günü geldi. Artık benimle bağdaşlaşmış olan atkuyruğumu yaptım. Çantama bir not defteri bir de kalem koymuştum. Üniforma giymek zorunlu değildi. Ben de azıcık kalın kırmızı bir kazak ve kot pantolon giydim. Günlük rutinimi de tamamlayıp evden çıktım. Otobüs bekleyeceğimiz yere geldiğimde Yusuf'u orada telefonla ilgilenirken buldum.
- Günaydın!
- Günaydın!
Yolda okul hakkındaki beklentilerimizden bahsettik. Benim için kocaman bir kütüphanesi olması yeterliydi. Yusuf'un ise bambaşka beklentileri vardı.
Sınıfa girdiğimizde cam kenarına oturduk. Ne çok öndeydik ne de çok arkada. Yerimiz çok iyiydi. Keyfimiz de ta ki o kız gelene kadar...
-Di...dem!
Yusuf'un bu kızı nereden tanıyor olabileceğini düşünüyordum. Her yerden tanıyor olabilirdi. Kız yanımıza geldi ve önümüzdeki sıraya oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN (TAMAMLANDI)
Teen Fictionİpek'in okula gitmek için büyük bir nedeni vardı: Yusuf. İlk gördüğü anda ona aşık olmuştu. ~ Beni nasıl buldun? Ben bile kendimi bulamazken? Bir inanışa göre insanlar dört ayak, dört el ve iki kafayla doğarmış ve sonra birbirlerinden ayrılırlarmış...