Dokuzuncu sınıfın bitmesine çok az kalmıştı. Dönem konseri yarındı ve Yusuf çok heyecanlıydı. Sahne dekorları için onlara yardım etmiştim. Bu konser olayı falan derken de Ezgi'yle aram çok iyi olmuştu. Emir de çok kafa dengi biriydi. Son gün prova yaparlarken yine yanlarındaydım ve bundan mutluluk duyuyordum çünkü Didem hiçbir provaya katılmamış, konser hakkında konuşmamıştı. Konser nedense onun hoşuna gitmiyordu.
Ezgi yurtta kalıyordu ve bir günlüğüne onu eve davet etmiştim. Daha fazla kalmasını gerçekten isterdim ama ancak bir günlük izin alabilmişti. Provadan beraber çıktık ve eve gitmeden bir markete uğrayıp kendimize abur cubur aldık. Sporcu olduğum için fazla yemezdim böyle şeyler ama bir günden de bir şey olmazdı. Eve gidip güzel bir akşam yemeği yedikten sonra odama geçip bir film açtık fakat çok yanlış bir film seçimi olmuştu. Size bir tavsiye eper kız kıza film izleyecekseniz ilk tercihiniz Kontes filmi olmasın.
Film bittikten sonra Ezgi'nin uyuması için odamdan çıktım. İyi bir uyku çekmesi için o bu gece benim yatağımda yattı ben de salondaki koltukta. Benim için zaten bir sorun yoktu. Koltukta uyumayı sorun etmez hatta severdim. Çünkü koltukta uyumak demek televizyon izleyerek uyumak demekti. Tabi bu kural bugün için geçerli değildi çünkü gerçekten çok yorulmuştum. Kafamı yastığa koyar koymaz uyumuştum bile.
Sabah kalktığımda mutfaktaki sesleri duydum ve anladığım kadarıyla annem Ezgi'yi konser hakkında soru yağmuruna tutuyordu.
-Anne Ezgi'nin konserde sesine ihtiyacı var. Fazla yormasan iyi olur.
-Detaylı bilgi almaya çalışıyorum kızım. Durduk yere ne konseri şimdi?
-Sultanım durduk yere değil dedim ya. Belli zamanlarda yapılıyormuş zaten.
-İyi peki. Geç gelme eve. Ezgi kızım sen de geç kalma sakın. Evde de olmayacağım zaten. Anneannenin yanına gidiyorum Konya'ya biliyorsun.
-Biliyorum anne. Benim içinde bol bol öp pamuğumu.
-Zaten okulda olacak konser. Geç kalmayız merak etmeyin.
Ezgi'nin cevabıyla annem sonunda ikna olmuştu. Artık bir an önce kahvaltı yapıp hazırlanmalıydık.
Kahvaltımızı bitirdik ve ben üstüme diz kapağıma kadar uzanan, etek kısmı oldukça bol, küçük küçük gül desenli beyaz bir elbise giydim. Saçımı her zamanki gibi at kuyruğu yaptım. Hazırlanmış bir şekilde odamdan çıktığımda Ezgi'yi gördüm ve gerçekten çok güzel olmuştu. Üzerinde diz kapağında iki parmak uzun, askıları çapraz şekilde uzanan, bolca dantel detayı olan pastel tonunda mor bir elbise vardı. Bu renk yeşil gözlerine çok yakışmıştı.
-Çok güzel olmuşsun İpek! Bayıldım elbisene ama at kuyruğun için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Ellerime belime koydum ve
-Ne varmış benim at kuyruğumda, dedim.
-Seni bir kere bile saçın açık görmedim. Sence de artık zamanı gelmedi mi?
-Ne yapabiliriz ki?
-Şimdi annen benim saçlarımı dağınık topuz yapacak. Söylediğine göre bayağı yetenekliymiş bu konuda. O benim saçlarımı dalgalandırsın sonra da ben seninkileri. Eminim sana çok yakışır.
-Emin misin?
Bana bakıp gözlerini kırptığında ona daha çok inanmıştım. Bir değişiklik güzel olabilirdi. Zaten saçımı açmak için de bir engelim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN (TAMAMLANDI)
Teen Fictionİpek'in okula gitmek için büyük bir nedeni vardı: Yusuf. İlk gördüğü anda ona aşık olmuştu. ~ Beni nasıl buldun? Ben bile kendimi bulamazken? Bir inanışa göre insanlar dört ayak, dört el ve iki kafayla doğarmış ve sonra birbirlerinden ayrılırlarmış...