Okulun açılmasına üç gün kalmıştı. Can'ın artık İstanbul'a gitmesi gerekiyordu. Ona otogara kadar eşlik etmek istedim ama bu gerçekten çok ilgi çekerdi. Meryem Teyze zaten bizim arkadaşlığımızı garipsiyordu. Bir de böyle dikkat çekmek istemiyordum. Ben de gizli yerime gitmeye karar verdim. Uzun zamandır gitmedim. Büyük ihtimalle her yerde boyum kadar otlar vardı. Bugün çok yorulacaktım belliydi. Bisikletimin sepetine gerekli malzemeleri koydum ve yola koyuldum.
Gizli yerime vardığımda hiç ot yoktu. Birileri benden önce davranmıştı. Burayı da sadece Yunus bildiğine göre o yapmış olmalıydı. İyi ki hayatımdaydı. Mesaj atıp onu davet etmeliyim diye düşündüm.
*İpek: Çok teşekkür ederim. İyi ki varsın!
*Yunus: Ne yaptım ki?
*İpek: Daha ne yapacaksın ki? Gizli yerimdeki otları temizlemişsin. İnan bana eskiden çok yoruyordu bu iş beni. Bu yüzden ne kadar teşekkür etsem az.
*Yunus: İpek nasıl desem?
*Yunus: Ben oraya hiç gitmedim. Senin gizli yerin sonuçta. Kafama estiği gibi gidemezdim ki.
*İpek: O zaman kim yaptı bunu? Senden başka bilen yok ki.
*Yunus: Var, İpek. Oranın asıl sahibi.
*İpek: Babaannem.
Hemen babaannemi aradım.
-İpek, kuzum. Nasılsın?
-İyiyim babaanne, sen?
-Ben de iyiyim kuzum çok şükür. Hayırdır n'oldu da aradın bakayım?
-Babaanne burada bir arsa vardı. Hatırladın mı?
-Hatırlamaz olur muyum? Kaç nesildir bizim o arsa. Manzarası için bile saklanmaya değer.
-Evet, manzarası mükemmel ama bir sorun var. Buradaki otlar biçilmiş. Neden acaba sen biliyor musun?
-Bilmem ki kuzum. Ben de babamın yaptığı gibi çocuğuma verdim o arsayı. Yani babana. En büyük evladım o sonuçta.
-Babaanne sanırım çekmiyor. Seni anlamakta zorlanıyorum. Sonra konuşalım. Kendine iyi bak.
-Sen d...
Aslında gayet de iyi çekiyordu ama ben daha cümlesini tamamlayamadan telefonu kapattım çünkü bu konuşma uzar da uzardı. Şimdi asıl odaklanmam gereken babamın bu arsa için neler planladığını öğrenmekti. Onu aradım ama açmadı. İşte olduğu için bazen böyle açamazdı. Mecbur akşamı bekleyecektim. Eve gitmeye karar verdim.
Babam gelene kadar sadece mutfak masasında oturdum, durdum. Benim için çok değerli bir şey söz konusuydu. Aklıma çeşitli ihtimaller geliyordu. En iyisi babam oraya kendi evimizi yaptırma kararı almasıydı ama en kötüsü... Söylemeye bile dilim varmıyordu.
Kapının açıldığını duyar duymaz koştum.
-Baba o arsayla ne yapacaksın?
İçimden oraya kendi bahçeli evimizi yaptırıyoruz kızım demesi için dua ettim. Mahremiyetim olmazdı belki ama ağacımı, salıncağımı ve o manzarayı en azından kaybetmezdim.
-Hangi arsa?
-Buradaki hangisi olabilir?
-Satmaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN (TAMAMLANDI)
Teen Fictionİpek'in okula gitmek için büyük bir nedeni vardı: Yusuf. İlk gördüğü anda ona aşık olmuştu. ~ Beni nasıl buldun? Ben bile kendimi bulamazken? Bir inanışa göre insanlar dört ayak, dört el ve iki kafayla doğarmış ve sonra birbirlerinden ayrılırlarmış...