Ağlayarak uyumamdan dolayı gözlerim kan çanağına dönmüştü. Gece her uyanışımda göz yaşlarım yastığıma damlıyordu. O konuşmanın üzerinden bir hafta geçmişti ama bir türlü olmuyordu kabullenemiyordum.
Yatağımda oturmuş kitap okumaya çalışırken telefonum çaldı.
-Günaydın güzellik.
-Günaydın!
-Senin sesin yine neden öyle çıkıyor?
-Bilmem ki acaba neden?
-Lütfen biraz kendine acı İpek yazık değil mi sana?
-Keşke Can keşke. Neyse n'apıyorsun?
-Ankara'ya döndüm.
-Şaka yapıyorsun cidden mi? Ee mezuniyet nasıldı?
-Sence? Bir an önce dönebilmek için her şeyi o kadar hızlı yaşadım ki mezuniyet ne zamandı onu bile bilmiyoruml. Ee sen neler yaptın, kiminle gidiyorsun baloya?
-Ben baloya gitmiyorum , çikolata yiyerek geçireceğim iki gün olacak.
-İpek saçmalama boş bir insan için anılarını mı yakacaksın?
-Yakacağım sekiz yılım yandı ya iki günlük anım da yansın ne olacak ki?
-Saçmalıyorsun bu söylediklerin kimse için değmez. Emin ol birkaç yıl sonra güleceksin bunlara.
-Göreceğiz onu. Görüşürüz.
Can'a daha fazla bir şey söyleme hakkı tanımadan kapattım telefonu. Nasihata ihtiyacım yoktu şu an,zaten kabullenecektim durumu bunun için yalnızca zamana ihtiyacım vardı.
Annem beni hiç rahatsız etmiyordu muhtemelen bu yaşadığımın sınav kaygısı olduğunu düşünüyordu.Kahvaltının ardından mutfağı toplayıp odama geçiyordum ki kapının çalma sesiyle tekrar koridora döndüm. Delikten bakmadan açtığım için büyük bir şaşkınlık yaşamıştım. Can tam karşımda elinde bir buket gülle bekliyordu.
-Can bunlar ne ?
-Dünya'nın en güzel kızına en iyi arkadaşından hediye. İpek benimle mezuniyete gelir misin?
-Can...
-Lütfen hayır deme bu dört yılda bazı zor zamanlarında yanında olamadım, belki telafi ederim.
-En son bizde Yusuf'la telafi yemeği yemiştik.
-İpek onunla ikimiz ayrı kişileriz. Şimdi gelir misin?
-İstemiyorum.
-Peki. Nazlı Teyze bir bakar mısın? Nazlı Teyze!
-Yaa dursana ne yapıyorsun?
Annem yanımıza gelmiş şaşırmış bir şekilde bize bakıyordu.
-Efendim Can'cığım.
-Nazlı teyzeciğim rahatsız ediyorum lütfen kusuruma bakma senin bu kızın mezuniyete gitmeyeceğini söyledi. Bir türlü ikna edemiyorum.
Aradan iki gün geçmiş ben şimdi mezuniyetim için hazırlanıyordum. Can oradan girmiş buradan çıkmış bir şekilde beni ikna etmişti. Annemi de işin içine kattığı için zorla beni alışverişe götürtmüştü.
Aynanın karşısına geçip uzun uzun, son kez kendimi süzmüştüm.
Siyah uzun elbisemin üzerine saçlarımı balıksırtı örmüştüm. Makyaj yapmak istemiştim çünkü onun ben de bıraktığı izleri görmek istemiyordum.
Son olarak stilettolarımı giyip el çantamı da aldıktan sonra evden çıktım.
Can kapının önünde bir taksiyle beni bekliyordu.
-İpek nefes kesici görünüyorsun.
-Teşekkür ederim sen de harikasın.
-Umarım senin yanına yakışıyorumdur.
Bu cümlesine yalnızca gülümsemekle yetinmiştim. Bir an önce şu günün bitmesini istiyordum. Gün ne kadar başkaları için büyülü olsa da istemeyen bir insan için zehir olabiliyordu.Taksi okula yanaşıp durduğunda önce Can indi arabadan, daha sonra gelip benim kapımı açtı. Arabadan yavaşça inip Can'ın koluna girdim ve yavaş yavaş konferans salonuna doğru yürüdük.
Salon aşırı kalabalıktı,dört yıldır tanıdığım herkes buradaydı.
Bir saat sonra diplomalarımız dağılmış işin eğlence kısmına geçmiştik. Bütün salonun içinde "Gönül Davası" şarkısı çalıyordu. Can bana dönüp elini uzattı.
-Benimle dans eder misin?
-Ederim tabi ki.
Ellerimi boynuna attım o da belimi kavradı ve ağır ağır müzikle birlikte sallanmaya başladık. Fısıldayarak konuşmaya başladım.
-Can ben onu gerçekten sevmiştim.
-Biliyorum,her şeyi biliyorum. Sen onu unutabilirsin.
-Sanırım ben ondan vazgeçtim. Sadece kabullenemiyorum.
Damla damla gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Can'ın omzuna ağlıyordum.
- Sen harikasın ve karşına ondan daha iyisi çıkacak.
İşte beklediğim o an gelmiş balo bitmişti. Düşündüğümün aksine onları hiç görmemiştim.
Tam kapıdan çıkacakken birinin seslenişiyle arkamı döndüm. Bağıran Didem'di.
-İpek! İpek dur lütfen.
-Efendim.
Sahte bir gülümsemeyle karşılık vermiştim ona .
-İpek özür dilerim affet beni lütfen. Benim yüzümden başına bir sürü şey geldi lütfen böyle kırgın ayrılmayalım.
-Ben seni affettim zaten her şeyi neden yaptığını biliyorum. Tamam mı biz birbirimize kırgın değiliz.
-Tekrar özür dilerim.
Didem sıkıca sarılmıştı boynuma ben de karşılık verdim. Dakikalarca sıkıca sarıldık birbirimize.
-Benim gitmem gerekiyor İpek.
-Peki hoşcakal ve sakın unutma ben buradayım.
Bu cümleyi kurarken gerçekleşmeyeceğine herkesten önce ben emindim.
Didem giderken gözüm Yusuf'a takıldı o da bana bakıyordu. Yüzünde sanki özür dileyen bir ifade vardı. Ben zaten yüreğimdeki bütün kırgınlıkları unutmuştum. Şimdi herkes masumdu benim gözümde ama bir daha gözlerinin içine bakabilir miydim onu bilmiyordum.
Didem Yusuf'un yanına gidip tekrar bana döndü sonra gözündeki yaşları elinin tersiyle sildi. Ağladığımı o zaman anlayıp ben de onun yaptığını yaptım. Bütün rimelim elime akana kadar gözlerimi kuruladım. Böyle yapınca bir daha ağlamayacakmışım gibi hissetmiştim.
Yusuf'ta ,Didem'de kafalarını çevirdiler, el ele tutuşup yürüdüler. İşte o zaman anlamıştım.Ben sevdiğimden sevdiğim için vazgeçmiştim...
Yusuf'a son bir mesaj gönderdim ama Dilhun olarak.
*Dilhun: Daha birkaç güne kadar adım gibiydim. İçim kan ağlıyordu ama artık bitti.
*Dilhun: Dilhun işte bugün, içi huzur dolu öldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN (TAMAMLANDI)
Genç Kurguİpek'in okula gitmek için büyük bir nedeni vardı: Yusuf. İlk gördüğü anda ona aşık olmuştu. ~ Beni nasıl buldun? Ben bile kendimi bulamazken? Bir inanışa göre insanlar dört ayak, dört el ve iki kafayla doğarmış ve sonra birbirlerinden ayrılırlarmış...