Fizik tedavi ,hastaneden çıkış, iyileşme ve günlük yaşamıma tekrardan alışmak derken on ikinci sınıfın son üç ayına gelmiştik çoktan. Çalışabildiğim kadar çalışıyor sosyal hayatımı yalnızca Yunus'un buraya geldiği haftalar yaşıyordum. Yusuf ise kendi içini rahatlatmak için mi yapıyor yoksa gerçekten değer verdiği için mi bilmiyorum, her gün arıyordu.
Sabah yine çok erken kalkmıştım, hafta sonları günüm her zamankinden biraz daha erken başlıyordu. Derse başladığımda saat beşken şimdi yedi olmuştu , ilk kez bu kadar motiveyle çalışmıştım sanırım.
Biraz mola vermek adına gidip penceremden hava almaya başlamıştım. Havaların yeni yeni ısınmasına ve bu saate rağmen Ankara çoktan canlanmaya başlamıştı. Sokağa dalmış ,izliyorken arkamdan gelen telefon sesiyle gidip yatağımdan telefonu alıp açtım.-Alo! Günaydın İpek Soydan.
-Günaydın Yunus Gündüz. Bakıyorum bugün erkencisiniz.
-Ee öyle oldu biraz , bugün saat iki üç gibi müsait misin?
-Müsaitim de neden? Geldin mi yoksa?
-Evet dün akşam geldim , neyse onu bunu bırak da müsait misin onu söyle.
Biraz beynimi kurcaladıktan sonra Yunus'un sorusuna cevap verdim.
-Yani sanırım.
-Güzel.
-Ee ne yapacağını söyler misin?
-Sence söyler miyim?
-Offf ya tamam söylemezsen söyleme.
Yunus biraz güldükten sonra vedalaşıp telefonları kapattık , ben de telefonu tekrar yatağa atıp çalışma masama döndüm.Dersten bu sefer başımı kaldırmamı sağlayan ses anneminkiydi.
-İpek,Deniz hadi yaa öğlen oldu hâlâ kahvaltı yapamadık.
Annemin öğlen demesiyle ,ben bu kadar çalıştım mı diye, saate baktım ama saat daha henüz on buçuk bile olmamıştı. Yine bir zaman katliamı daha.
Ağır adımlarımla mutfağa yürüdüm.
-Günaydın.
-Günaydın İpek'ciğim.
Geçip masada yerime oturdum. Erken kalkmanın bir dezavantajı vardı o da normalde olduğundan daha fazla acıkmamdı.
-Günaydın!
Babama günaydın dedikten sonra onun da masaya oturmasıyla uzun bir cumartesi kahvaltısı yapmıştık.
Masayı toplamakta anneme yardım ederken aynı zamanda Yunus'la planımızı anlattım daha dogrusu benim bilmediğim planı.
-Şey anne bugün Yunus aradı dün Ankara'ya gelmiş bugün eğer işin yoksa bir yerde oturalım dedi. Sen sormadan ben cevaplayayım konularımı bitirdim yalnızca akşama testlerim kaldı. Nereye gideceğimizi bilmiyorum ama merak etme erken gelirim ve telefonum yanımda olacak.
Annem benim arka arkaya sıraladığım cümlelerimin ardından gülüp tamam dedi. Ben de dışarı çıkana kadar birkaç soru çözmeye karar verdim.
Yunus'tan gelen mesajı cevapladıktan sonra hazırlanmaya başladım.
*Yunus: Yarım saate kapıdayım.
*İpek: Tamamdır.
Hızlı bir şekilde giyindikten sonra biraz makyaj yapmaya karar verdim çünkü yüzümdeki dikişlerin izleri belli oluyordu.
Söylediği gibi yarım saat sonra aşağıdaydı ben de onu çok bekletmemek için hemen indim aşağı. Tam karşımda Yusuf'la kaza yaptığımız ,yani babasının arabasının içinde beni bekliyordu. Ben de yürüyüp bindim arabaya.-Selam! Hoşgeldin?
-Hoşbuldum! Umarım özlemişsindir beni.
-Özletmiyorsun ki kendini yaklaşık her hafta buradasın.
-Alınmalı mıyım?
-Yok canım neyse nereye gidiyoruz?
-Senin çok iyi bildiğin bir yere. İpek, sen makyaj mı yaptın?
Yunus torpidoya uzanıp bir ıslak mendil çıkarttı ve bana uzattı.
-İpek sen bu değilsin sakın bana bu izlerden utandığını ya da rahatsız olduğunu söyleme tamam mı hem sen her zaman güzelsin şimdi yüzünü siler misin?
Yunus'un söyledikleri sevindirmişti beni çünkü haklıydı rahatsız oluyordum ama şimdi onun sayesinde kendime güvenim yerine gelmişti. Yüzümdeki bütün makyajı sildim. Ona teşekkür edip kafamı önüme çevirdim.
Yirmi dakika sonra benim zor zamanlarımda geldiğim ve babama zorla sattırmadığım tepeye gelmiştik. Uzun bir süredir buraya gelmediğim için özlemle izliyordum etrafı.
-Ee inmeyecek misin?
-Ha doğru.
Arabadan inip etrafa bakarken tanıdık bir ses duymuştum.
-İpek!
Sesin geldiği yöne doğru döndüğümde onu gördüm , Ezgi'yi.
-Ezgi!
Ezgi koşarak yanıma gelip sıkıca boynuma sarılmıştı.
-Seni çok özledim.
-Ben de.
-İpek özür dilerim gelemedim çok istedim ama bir türlü gelemedim.
-Olsun şimdi burada olman bile çok güzel.
-Yunus sağ olsun.
Yunus'a döndüğümde güldüğünü gördüm.-Hadi kızlar oturun da öğle yemeğimizi yiyelim.
Yüzümde gülümsememle Yunus'un serdiği örtünün üzerine oturdum.
-İpek mükemmel bir yer burası.
-Evet öyledir , seni daha önce getirmek isterdim ama kısmet işte.
-Olsun.
Saatlerce oturup sohbet etmiştik. Uzun uzun konuşmuş haftaların ve ayların getirdiği özlemi gidermeye çalışmıştık ama maalesef dönme zamanı gelmiş her yeri toplayıp arabaya binmiştik.
Ezgi'yi birkaç günlüğüne geldiği akrabasının evine bırakıp bizim evin önünde durduk.
-Çok güzel bir gündü teşekkür ederim.
-Benim için de güzel bir gündü o yüzden teşekküre gerek yok.
-Artık bir süre bir yerlere gidemem sınav sonrasına kadar.
-Telefonla idare edeceğiz artık.
-Maalesef.
Biraz birbirimize bakıp gülümsedikten sonra Yunus'un boynuna sarılıp teşekkür ettim ve indim arabadan.
O giderken arabasının arkasından bakıp içimden şu cümleyi tekrar ettim. "İyi ki varsın Yunus."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN (TAMAMLANDI)
Jugendliteraturİpek'in okula gitmek için büyük bir nedeni vardı: Yusuf. İlk gördüğü anda ona aşık olmuştu. ~ Beni nasıl buldun? Ben bile kendimi bulamazken? Bir inanışa göre insanlar dört ayak, dört el ve iki kafayla doğarmış ve sonra birbirlerinden ayrılırlarmış...