İYİ Kİ DOĞDUN

127 19 14
                                    

Can on beş gündür hastanedeydi bu yüzden ben de her gün gidip geliyordum maalesef benim kalmama izin vermiyorlardı, yanında yalnızca Meryem Teyze kalıyordu. Çoğunlukla Meryem Teyze'nin gözünün önünden kaçıyordum, aslında kimse bir şey demiyordu ama insan istemsiz kaçıyordu tabi.

Saat yedide çalan alarmımın sesiyle hızlıca yataktan çıktım. Hiç oyalanmadan işlerimi halledip mutfağa geçtim. Babam evden çıkmadan önce ona kahvaltı hazırlamak istiyordum.

Masaya yumurtaları da koyduktan sonra gidip babamı çağırdım. İkimizin de acelesi olduğu için hiç konuşmadan kahvaltımızı yaptık. Mutfağın işini halledip alelacele bir şekilde üstümü giyinip evden çıktım.

Bugün Can hastaneden çıkıyordu bu yüzden hemen orada olmak istiyordum.

Telefonuma gelen bildirim sesiyle irkilip kotumun cebinden çıkardım ve mesajı açtım.

*Yunus: Doğum günümü kutlamayacak mısın?

Gözlerim kocaman olmuştu bugün onun doğum günüydü ve ben bunu unutmuştum.

*İpek: Unutur muyum hiç yalnızca aklımdan çıkmış, iyi ki doğdun Yunuscuk; mutlu yıllar.

*Yunus: Yunuscuk mu, cidden mi?

*İpek: Takıldığın nokta bu mu gerçekten?

*Yunus: Evet,neyse n'apıyorsun?

*İpek: Şuan Can'ın yanına hastaneye gidiyorum bugün taburcu oluyor ya.

*Yunus: Bir ara birlikte gideriz o zaman malum ben evini bilmiyorum. Neyse hadi görüşürüz.

*İpek: Tamam görüşürüz.

Telefonun ekranını kapatıp tekrar eski yerine cebime koydum. Adımlarımı daha da hızlandırıyordum çünkü birazdan otobüs kalkacaktı bu yüzden şimdi geç kalamazdım.

Koşar adım ilerleyerek durağa vardığımda kimse yoktu,durak bomboştu. Nefes nefese kaldığım için banklardan birine oturdum zaten o sırada otobüs de gelmişti.

Hastanenin önündeki durakta inip çok acele etmeden danışmaya doğru ilerledim. Ziyaretçi kaydımı yaptırıp Can'ın yattığı odaya gittim.

Kapıyı tıklatarak içeri girdim. Oda da Can dışında yalnızca Meryem Teyze vardı.

-Günaydın!

-Günaydın İpek'ciğim hoşgeldin.

Bu kadını sevme nedenlerimden birisi hep güler yüzlü olmasıydı.

-Günaydın kankacığım yine erkencisin.

-Heyecandan olabilir.

-Buradan çıkacağım için heyecanlanması gereken kişi ben değil miyim? Rol çalıyorsun ama.

-Hiç alakası yok. Ee kaçta çıkıyorsun?
Meryem Teyze kaçta çıkartacaklarmış?

-Doktor az önce geldi,muayene ettikten sonra öğleden önce çıkartabiliriz dedi.

-Çok iyi.

Meryem Teyze biz rahat konuşabilelim diye aynı zamanda kahvaltı yapmadığı için aşağı kantine indi.

-Bana geçen gün "Sence sonsuza kadar dost kalabilirmiyiz?" diye sormuştun ya...

-Evet sen de bana "Senden kurtulamıyorum" demiştin.

-Bak bunu bir kez daha tescillemiş olduk,yine senden kurtulamadım.

-Çok iğrenç bir şakaydı farkında mısın?

Can yaptığı şakanım ardınan çok sinir bozucu bir kahkaha attı. Ona iğrenerek baktığımı fark edince gülmeyi bıraktı.

Bir saat sonra doktor gelip son muayenesini de yaptıktan sonra taburcu kağıdını imzalayıp odadan çıktı ardından bir hemşire gelip Can'ın hazırlanmasına yardım etti.

Can'ın babası Sedat Amca Can'ı tekerleklekli sandalyeye bindirip hastaneden çıkarttı.

Onlar evlerine geçti ben de çarşıya doğru yürümeye başladım. Bana da gelmem için teklifte bulunmuşlardı ama ben daha fazla rahatsızlık vermek istemediğımden tekliflerini nazikçe reddettim.

Çarşıda gezerken aklıma Yunus'a hediye alma fikri gelince hediyelik eşyalar satan dükkanlara doğru yürümeye başladım.

Bir dükkana girip rafların arasında göz gezdirmeye başladım. En az yarım saat gezindim, hiçbir şey bulamadan çıkmak üzereyken en üst rafta dikkatimi çeken bir şey buldum. Bunu görünce aklıma Yunus'un aldığı deniz feneri geldi.

Hediyemi alıp poşedim elimde markete girdim ve hızlıca pasta yapmak için gerekli olan bütün malzemeleri alıp eve döndüm.

Çok uğraşarak bir saat içinde pasta yaptım. Arkasından Yunus'u aradım.

*İpek: Yunus acilen bizim eve gelmen gerekiyor ama çok hızlı olman lazım.

*Yunus: İpek n'oluyor? Korkutma beni.

*İpek:Ya çabuk ol lütfen.

Yunus telefonu yüzüme kapattı. Ben de onun dakikalar içinde burada olacağını bildiğim için hazırlıklarımı tamamladım.

Tam tahmin ettiğim gibi on beş dakika içinde buraya gelip bana mesaj attı.

*Yunus: Ben aşağıdayım şimdi yukarı çıkacağım.

*İpek: Hayır sen çıkma ben şuan iniyorum.

Elime pasta ile hediye poşedini alıp hızlıca merdivenlerden aşağı indim.

Apartman kapısından çıktıktan sonra çardağa doğru baktım,Yunus arkası dönük bir şekilde oturuyordu. Ben de yavaş yavaş yürüyüp arkasında durdum ve doğum günü şarkısını söylemeye başladım. Bir şaşkınlıkla bana dönüp baktıktan birkaç dakika sonra gülümsemeye başladı.

-Kafayı yiyordum teşekkür ederim(!).

-Ama böyle çağırmasaydım sürekli soru sorardın.

-Bence başka yolları da vardır.

-Belki.

-Ne diyeceğimi bilmiyorum çünkü bana ilk kez böyle garip bir sürpriz yapıldı.

-Hiçbir şey söylemene gerek yok mutlu olman yeterli. Sen şu pastayı al ben yukarıdan diğer malzemeleri getireyim.

Yukarıdan gereken her şeyi alıp çardağa koyduk. Yaptığım şeyleri yedikten sonra sıra hâlâ kolumda asılı duran hediyemi vermeye gelmişti.

-Al bakalım on sekizinci yaşın kutlu olsun.

-Teşekkürler.

-Sakın gerek yoktu deme çünkü vereceğim cevabı sen benden daha iyi biliyorsun.

İkimiz de birbirimize bakıp gülümsedik. Yunus hediyesini açmaya başladı, eline bir şişenin içinde gemi olan hediyemi alıp yukarı kaldırdı. Ben de gülümseyerek baktım. Yunus gözlerimin içine bakarak gülümsüyordu.

- Artık deniz fenerinin yol gösterebileceği bir gemisi oldu.

DİLHUN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin