Kötü bi final öncesi yazmak istediğim bi bölüm oldu. 😥
''Buradan nefret ettiğini söylerdin.''
Baygın bakışlarımı önümde az önce benimle konuşmamış gibi gözlerini kalabalığa çevirmiş Kyungsoo'ya çevirdim. Bakışları yeniden bana dönmeden önce gülümsemesine kaşlarımı çattım.
''Ne?''
''Diyorum ki bir zamanlar buradan nefret ettiğini söylüyordun. Unutmuşsundur diye hatırlatıyorum. Bu aralar sık gelmeye başladın.''
Omuz silktim.
''Hala hoşlanmıyorum. Fazla gürültülü.''
Öyle ki sesimi ona ulaştırabilmek için neredeyse bağırmak zorunda kalıyordum. Yine de haklıydı. Evimde geçirdiğim bu birkaç gün sıkıcıydı. Jongin çoğunlukla geç geliyordu. Bu durum da bir yerlere gitmek istememe neden oluyordu. Chanyeol'u artık eskisi kadar sık göremiyordum. Ona ulaşmaya çalıştığım her an yanında yeni erkek arkadaşı oluyordu. Onları rahatsız etmemeye çalışıyordum. Arkadaşım Kris denen çocuğa düşündüğümden daha fazla bağlanmış gibiydi.
Buraya gelmekten başka seçeneğim kalmıyordu. Gece ziyaretlerim o denli sık olmasa da eskisinden daha fazla geldiğim doğruydu. Yine de bugün burada olma sebebim can sıkıntısı değildi. Gelmiştim çünkü Jongin sonunda beni delirtmeyi başarmıştı.
''Chanyeol'u aramak istemediğine emin misin?''
Nefesini sertçe veren Kyungsoo öne doğru eğilip sordu. Chanyeol dışında biri hakkında bu kadar düşünceli olduğunu gördüğüm ilk seferdi. Benim için endişelenmesi alışılmadıktı.
''Gerek yok. Biraz içip gideceğim.''
Başını iki yana salladı. Usulca. Derin bir nefes alırken gözlerimi devirdim. Konuşmasa da ne söylemek istediği açıkça anlaşılıyordu. Zaten yeteri kadar içtiğimi düşünüyordu. Belki de öyleydi çünkü düşüncelerim yavaş yavaş bulanıklaşmaya başlamıştı. Ama bu akşam geldiğim bu barda kendimi kaybetmeye karar vermiştim ben. Gitmek için henüz erkendi.
''Cidden seni bulamayacağını falan mı düşünüyorsun? Evde olmadığını fark ettiği an geleceği ilk yer burası olur.''
Biliyordum. Jongin beni evde bulamayınca arayacak, telefonumun kapalı olduğunu fark edince de buraya gelecekti. Önemli değildi. Ondan kaçmaya ya da saklanmaya çalışmıyordum. Ben tamamen sarhoşken yanıma gelmesi işime bile gelirdi. Ona sağlam bir yumruk yapıştırdığımda aptalca bir pişmanlık hissetmezdim en azından.
''Umurumda değil.''
''Gidip onunla konuş...''
''Konuşacak bir şey yok. Arkamda ne haltlar çevirdiğini öğrendiğim an bitti.''
''Abartıyorsun.''
''Abarttığım falan yok. Bana yeni başkomiserin emri demişti. Aksine karşı çıkacağımı biliyordu. Kahrolası yalan söylemiş. Her şey onun başının altından çıkmış.''
''Biraz dinlenmeye ihtiyacının olduğunu düşünmesi kötü bir şey değil.''
Başımı iki yana salladım. Beni anlamıyordu.
''Sorun ne düşündüğü değil. Bana yalan söyledi.''
''Ona hiç yalan söylememiş gibi davranıyorsun.''
''Aynı şey değil.''
Jongin biliyordu. Davayı ne kadar çok bitirmek istediğimi fazlasıyla iyi biliyordu. Yine de bana yalan söyleyip merkezden uzaklaşmama neden olmuştu. Evde geçirdiğim bu birkaç günün ardından Jaemin'in ağzından kaçırdığı bu gerçek delirmeme neden olabilirdi.