Kontrol etmeye üşendim ama atasım geldi.😶
''Odaya.''
Beni dinlemiyordu. Yeniden konuşmama izin vermeden benimkilere yönlenen dudakları az önceki gibi nefesimi kesmek istiyorcasına alt dudağımı sertçe kavradı. Bedenim arkamdaki duvarla sertçe buluşurken inledim. Canım acımamıştı hayır, ama Jongin beni fena halde delirtiyordu. Ve ben kendimi, bedenim giriş kapısının hemen yanındaki duvara böylesine sertçe yapıştırılmışken kaybetmek falan istemiyordum.
Ellerim o ana kadar derin bir arzuyla sıkıca kavradıkları siyah ve uzun tutamları çekiştirdi. Bu kez inleyen taraf ben değildim. Jongin'in dudaklarından çıkan derin inilti bacaklarımın titremesine neden olurken yaptığım şeye anlık olarak pişman olmuştum bile. Duraksadım. Esmer baygın bakışlarını benimkilere dikip az önceki hareketimi sessizce sorguladı.
''Odaya Jongin. Odaya gidelim.''
Gülümsedi. Yan bir gülüştü ve bu kez bedenimi duvara sabitleyen kollarına yığılmamak için kendimi durdurmak zorunda kaldım.
''Yürüyebilecek misin? Yoksa seni kucaklamamı mı istersin?''
Farkındaydı. Lanet olası düştüğüm durumun öylesine farkındaydı ki benimle dalga geçmekten çekinmiyordu bile. Bu az önceki şehvetimi bir miktar azaltırken ellerim omuzlarına yükseldi. Bedenini geriye ittirip delici olmasını umduğum bakışlarımı yüzüne diktim.
Yine de bedenim esmerin etkisinden tam olarak kurtulmuş sayılmazdı. Onu itişim birkaç santim uzaklaşmasından başka bir işe yaramamıştı. Yeniden gülümsedi. Güç bela açtığım o santimlik mesafeyi yarım adımla kapatıp eski yerine geri döndü. Çenesini omuzuma yaslayıp dudaklarını kulaklarıma dayadı. Gözlerim sıcak nefesini hissettiğim an usulca kapandı.
''Bu akşam için hiçbir itişinin beni senden uzaklaştıracağını sanmıyorum Sehun. Çırpınmayı bıraksan iyi olur.''
Çırpındığım yoktu. Kabulleneli çok oluyordu ki ondan kurtuluşum yoktu. Yine de Jongin karşısında açıkça sergilediğim bu zayıflığı görememişti. Gülümsedim. Bana meydan okuyor olabilirdi ama o da kendini kaybetmenin eşiğindeydi işte. Bu da onun kendi zayıflığıydı. Bu zayıflık bana karşıydı ve paha biçilemezdi. Ellerim yeniden saçlarına dolandı. Derin bir nefes aldığını gördüm. Gülümsemem büyüdü.
''Odaya.''
Bu kez neredeyse fısıldadım. Elleri bedenimin iki yanından yavaşça kaydı. Dokunuşunu hisseden her hücrem neredeyse titrerken elleri kalçalarımın hemen alından durdu. Yavaşça alçalttığı bedeni ve sıkılaşan tutuşuyla kendimi bir anda kucağında bulmam birkaç saniyeyi bulmuştu. Bacaklarım beline sıkıca dolandı. Böyle yaparak az önce söylediği şeyi, yürüyecek halde olmadığımı, da itiraf etmiş oluyordum ama umurumda değildi. Ensesinden kavradığım saçlarını bu kez nazikçe çekiştirip çenesinin yükselmesine neden oldum. Dudaklarım onunkilere kapandı. Jongin dengesizce ilerleyip salona girdi. Durmadım. O hızlı ve beceriksiz adımlarla odama ilerlemeye çalışırken nefes dahi almasına izin vermeden onu öpmeye devam ettim. Bir şikayeti yok gibi görünüyordu üstelik.
''Odandan nefret ediyorum.''
Beni yavaşça yatağa yatırdı. Derin bir nefes aldım. Altından hoşuma gitmeyecek bir şeyin çıkacağından öylesine emindim ki nedenini sormadım. Zaten Jongin den sormama izin vermeden çatık kaşlarıyla sol tarafına sert bir bakış attı.
''Her yerde onun fotoğrafı var.''
Gözlerimi devirdim. Odaya girmekte neden bu kadar isteksiz davrandığını da anlamış olmuştum.