''Bırak Johnny yapsın.''
Derin bir nefes alıp başımı iki yana usulca salladım. Jongin omuzumdaki tutuşunu sıkılaştırdı. Bunun anlamını biliyordum. Kendi tarzında beni sessizce uyarıyordu.
''Jongin. Yapmak zorundayım. Bu ana kadar getirdim. Bitirmeme izin ver.''
Bakışlarımı gözlerinden uzaklaştırmadım. Gerçekten yapmak istediğimi anlarsa bana izin verir diye düşünüyordum açıkçası. Birlikte olduğumuz bu birkaç ay içerisinde onun hakkında öğrendiğim şeylerden biri de gerçekten istediğim bir şeye hayır diyememesiydi. Bu bana karşı engelleyemediği küçük bir zayıflıktı. Bunun farkındaydı. Ve belki de aksini diliyordu ama bunun ben de farkındaydım. Esmere karşı bunu sık sık kullandığımı inkar edemezdim.
''Haklısın. Buraya kadar getirdin. Şimdi bırak da başkaları halletsin. Elinden geleni yaptın.''
Bir bardak kahve almak için geldiğim küçük mutfakta beni takip etmişti ve şimdi aynı mutfakta beni öfkeden delirecek hale getirmişti. Üstelik bunun sebebi sadece birkaç saat süreceğine inandığım bir sorguydu. Garipti. Jonginlik değildi ve benim canımı sıkıyordu. Kalçamı dayadığım tezgahtan doğrulurken bunu ona da göstermekten çekinmedim. Kahve makinasının hemen yanımda kahvemin hazır olduğunu gösteren küçük bir uyarı sesi çıkarmasına aldırmadım bile. Karşımda bir elini omuzuma yerleştirmiş beni işimden alıkoymaya çalışan Jongin o an için dikkatimin başka bir şeye kaymasını fena halde engelliyordu.
''Neden bu kadar karşısın?''
Elimle omuzundaki elini yavaşça ittirdim. Sıkı tutuşuna rağmen karşı çıkmadı. Derin bir nefes alıp ağırlığını sağ ayağına aktarmasını izledim.
''Sen neden bu kadar isteklisin?''
Alaycı bir gülüş ben onu engelleyemeden dudaklarımı terk etti. Jongin buna tepki bile vermezken ben yanımdaki tezgaha sıkıca tutundum.
''Hepimizle oynadı. Neredeyse beni mesleğimden uzaklaştıracaktı. Her ne kadar doğrudan olmasa da işlenen bütün o cinayetlerin sebeplerinden biri de o. Başka ne gibi bir sebebe ihtiyacım olabilir?''
Başını iki yana salladı. Ben tutunduğum mermer parçasını sıktım. Bir zamanlar üstüm olan o adamdan bahsetmek şimdi neredeyse sinir krizi geçirmeme neden oluyordu. Bunca zaman uğraşıp sonunda bir ceza almasına bu kadar yaklaşabilmiştim. Üstelik ondan alabileceğim en ufak bir bilgi bu işe bulaşan diğerlerini de onun yanına tıkmamı sağlayabilirdi.
''Bunların hiçbiri benim sorumun cevabı değil. Bir polissin. İşin bu belki ama bu konuda biraz aşırıya kaçtığını düşünüyorum.''
Cümlesini dudaklarını ısırarak bitirdi. Benden aksi bir tavır göreceğini düşünüyor olmalıydı. Onu yanıltmadım.
''Ne demek bu Kim?''
Ona doğru attığım yarım adımın ardından soğuk bir ses tonuyla mırıldandım. İç çekti.
''Bu konuyu kişiselleştirmeye başladığını düşünüyorum.''
Ellerinden birini yavaşça savurup söyledi. Uzun zamandır bunu söylemek istiyor ama kendini tutuyormuş gibiydi. Sanırım öyleydi de.
''Saçmalama.''
Ayarlayamadığım sesim bir ton yüksek çıkmasına rağmen Jongin gözünü dahi kırpmadı. Durup derin bir nefes almaya zorladım kendimi.
''Kendine bir bak. Öylesin Sehun. Dava yarılandı. Atılacak son bir adım kaldı ve sen kendini kaybetmiş gibisin. Sonunda belki sakinleşirsin diyordum ama kendini daha beter hale soktun. Uyumuyorsun. Yemek yemiyorsun. Beni doğru dürüst dinlemiyorsun bile. Bırak artık. Lütfen.''