#sorry
''Ne için geldiğimi sormayacak mısın?''
Kim Jongin'in hafifçe çattığı kaşlarıyla o akşam söylediği cümle yüzümde sahte bir gülümsemenin yer edinmesine neden oldu. Kaş çatışı artarken derin bir nefes aldı. Adımlarımı salonumun ortasına yönlendirirken beni takip etti.
''Umurumda değil.''
Bedenimi kanepeye neredeyse fırlatırcasına bırakırken söyledim. Sonunda dinlenmek için küçük bir fırsat bulan bedenimin anında gevşerken inlememek için kendimi zor tuttum. Yorucu bir gündü.
''Şunu yapmayı bırak. Sana söyledim...''
''Umurumda değil Kim. Gerçekten.''
Küçük bir yalan öylece dudaklarımdan çıkarken yavaşça esnedim. Bir haftadır merkezde bütün vaktini Organize İşler Bürosu'nda harcamıştı. Bu fena halde canımı sıkıyordu. Ama karşımdaki oğlanın bunu bilmesine gerek de yoktu elbette.
''Sorunun ne?''
Bir ton kadar artan sesiyle sertçe söyledi. Kanepede hemen yanıma otururken bakışlarının ağırlığını üzerimde hissettim. En azından birkaç dakika için varlığını hiçe saymak kolaydı. Ama buna daha fazla devam edemeyeceğimi anladığım an bedenim kontrolsüzce ona doğru döndü.
''Sorunum falan yok. Uyuyacağım.''
''Sehun...''
Devam etmek için aralanan dudakları bir an için yeniden kapanırken gözlerini sıkıca yumdu. Bunun onu sakinleştireceğini düşünüyor olmalıydı ki bir de derin nefes aldı. Kim Jongin'in karşımda kendini sakinleştirme çabalarını sakince izledim. Pekala. İtiraf etmek kolay olmasa da onu böyle tam karşımda görmeyeli uzun zaman oluyordu. Aslında on günü geçmezdi ama uzun sayılırdı işte. Esmerin karşımdaki varlığına hissettirdiğinden daha fazla alışmış olmalıydım.
''Sana ihtiyacım oluğunu söyledim. Söyledim sana ama beni reddettin.''
Bakışları derin birer kuyu halini alıp gözlerime odaklanmışken konuşmak o an için zordu. Jongin az önceki sinirinden arınmıştı. Ben yorgunluğumu tamamen unutmuştum. Esmer bana ihtiyacı olduğunu söylüyordu. Bilen bilirdi. Kibirli herifin tekiydi Jongin. Bu küçük itiraf onun için o kadar da küçük olmamalıydı yani. Bu da beni hiç olmadığım kadar şaşırtmak üzereydi.
''Söylemedin.''
''Ne?''
Yeniden kaşları çatıldı. Bedenimi gevşeten kanepem artık eskisi kadar rahat hissettirmiyordu. Oturduğum yerden biraz doğruldum.
''Bana ihtiyacın olduğunu falan söylemedin.''
''Cidden Sehun. Bunun bir şeyleri değiştireceğini düşünüyor musun?''
Değiştirirdi. Jongin'in bana ihtiyacı olduğu fikri hayatımda bir şeyleri öylesine köklü değiştirirdi ki bir daha toparlanamazdım belki. Ama karşımdaki oğlanın buna inancı kalmamış gibiydi. Jongin kendi fedakarlıklarının bende bir karşılık alacağına dair inancını yitirmiş gibiydi. Şaşırmadım. Bunu ona yapan bendim. Bunu kendime yapan da bendim.
''Ben...''
Tereddütle başladığım cümlem esmerin çalan telefonuyla kesilirken duraksadım. Oğlan çalan telefonunu yanıtlarken yeniden arkama yaslandım. Ekranın yanıp sönen telefonda okuyabildiğim isim gözlerimi devirmeme neden olurken başımı diğer tarafa çevirdim.
''Neredesin?''
Jongin yavaşça konuşurken ona bakmayı reddettim. Kulağına dayadığı telefonda öteki hattan gelen yüksek müzik sesi dikkatimin başka bir şeye kaymasına engel olurken bakışlarımı diğer diktiğim koltuktan ayırmadım.