''Berbat kokuyor.''
Yüzümü buruşturarak söylediğim şey yanımdaki Jongin'in bana kısa bir bakış atmasına neden oldu. Yeniden önüne dönmeden önce dudağının bir kenara doğru yavaşça kıvrıldığını gördüğümü sandım. Ama esmer ben gördüğüm şeyden emin dahi olamadan yüzünü benden saklamayı başardı. Yine de omuz silktiğini açıkça gördüm. Umursanmadığını ya da en azından benimle dalga geçtiğini anladığım an gözlerimi devirdim. Onun da rahatsız olduğuna emindim. Burası olabildiğince ter ve alkol kokuyordu. Koku duyusunu kaybetmemiş herkes benimle aynı fikirde olurdu ama Kim Jongin sinirlerimi bozmayı tercih ediyordu elbette. Şaşırtıcı değildi.
''Neden peşinde olduğumuz hiçbir suçlu adamakıllı bir yerde takılmıyor?''
Artmaya başlayan müzik yüzünden sesimi yükseltmek zorunda kaldım. Jongin yine sessiz kaldı ve ben yine gözlerimi devirdim. Beni görmezden gelmesi sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Bir süredir böyleydi üstelik. Arabada bile onu konuşturma çabalarımı tamamen görmezden gelmişti. Sorunu neydi emin değildim ama dediğim gibi, sinir bozucuydu.
''Kyungsoo'nun barını tercih ederim.''
Jongin koridorun sonunda bir dönüş almadan önce duraksadı.
''Eğlenmeye değil, işimizi yapmaya geldik.''
Evet, Kim Jongin sinir bozucuydu. Her zaman böyleydi. Özellikle bugün için fazlasıyla rahatsız ediciydi. Yine de söylediği şey onu takip etmeye başlamadan önce birkaç dakika duraksamama ve dudaklarımı kapayamayacak kadar şaşırmama neden olmuştu. Anlaşılan esmer bugün için beni sınamaya karar vermişti. Ve ben, damarlarımda kaymaya başlayan öfkeye daha ne kadar zaman boyunca engel olabileceğimden emin değildim.
Sinirle yanına geldiğim an kolumu sıkıca kavrayıp beni kendine doğru çekti. Kulağıma yaklaştırdığı dudaklarıyla, yüksek sese rağmen yavaşça fısıldadı. Ve ben gariptir ki tüm o gürültüye rağmen onu rahatça duydum.
''Plana sadık kal. Polis olduğumuzu bilmemesi gerekiyor. Yoksa asla konuşmaz.''
Gün boyunca bana karşı takındığı tavrı ona karşı kullanıp sessiz kaldım. Biraz sinirimden biraz da az öncesine yakındığım o berbat kokunun aksine Jongin'in, bu kadar yakınımdayken ancak alabildiğim kokusu iyi hissettirdiğinden.
''Sehun?''
Kaşlarını kaldırıp yüzüme baktı.
''Aptal değilim.'' diye söylendim.
Dudaklarını minicik kıpırdadı. Güleceğini düşündüğüm bir iki saniyenin ardından esmer kendini toparladı. Gözlerimi devirip girdiğimizden beri dikkatimi çeken tek yere, bar kısmına, ilerledim. Tek yapmamız gereken adamı bulup konuşturmaktı. Bunun için polis olduğumuzu gizleyeceksek ortama ayak uydurmamız gerekecekti. Ve bir de biraz olsun içmek istiyordum. Ucuz bir mekan olduğunu fazlasıyla belli eden bu yerde tamamen kendi çılgınlıklarına kapılmış insanları zorlukla aşıp barmenin hemen karşısına oturdum. Bakışlarım karşımdaki şişeleri turlarken iç çekmemek için kendimi zor tuttum.
Gerçekten de Kyungsoo'nun barını tercih ederdim. Daha az ucuzluk ve daha kaliteli içkileri vardı. Jongin hemen yanıma oturmadan önce bu düşünce bana iç çektirdi. Kyungsoo'nun ne isteyeceğimi zaten biliyormuş gibi ben daha konuşmadan önüme koyduğu içkilerin aksine karşımdaki barmen yüzüme bakıp sipariş vermemi bekliyordu.
''Bira.''
Jongin başını iki yana sallayıp durması için barmene işaret verdi. Benim sorgulayıcı bakışlarımın altında iki viski söyleyip bar masasına yaslandı. Başını hafifçe eğip bana baktı. Onu duyabilmem için yaklaşırken konuştu.