''Neyin toplantısıymış bu?''
Ayarlayamadığım sesim Seulgi'nin hemen yanımda irkilmesine neden olurken Joy kendini tutamamış bir de küçük bir çığlık atmıştı. Özür dilemedim. İkisini de umursamadan Johnny'e bakmaya devam ettim. Arkadaşım diğerlerinin aksine bu hareketim normalmiş gibi omuz silkti.
''İş birliği istiyorlar.''
Büyük bir dilim pizzayı elinde söyle bir sallarken söyledi. İç çektim. Önümde yarısı yenmiş pizzama küçük bir bakış attım. Sanırım artık o kadar da aç hissetmiyordum.
''Organize artık kendi işini kendi halledemeyecek duruma mı gelmiş?''
Seulgi'nin kaşlarını kaldırıp Joy'u dürtmesini görmezden geldim. Büyük boy kolamdan bir yudum alıp arkama yaslandım. Bakışlarım masadaki dört kişinin üzerinde dikkatle gezindi. Johnny'nin önündeki pizzayla aşk yaşaması, Jaemin'in bakışlarını kaçırması ve Seulgi'nin anlamlı bakışları tam olarak görmek istediğim şeyler olmasa ısrarcı bakışlarıma devam ettim.
''Değil mi?''
Joy bakışlarımın ağırlığına dayanamamış olmalı ki isteksizce kafasını salladı.
''Neye sinirlendiğini anlamadım?''
Johnny sonunda bitirebildiği pizzasının boş kutusunu masanın ortasına doğru ittirirken söyledi.
''Onun yerine Jongin'i seçtikleri için olsa gerek.''
Seulgi neredeyse sevimli bir gülümsemeyle söylediğinde iç çektim. Durumu bu kadar basite indirgemesi canımı sıkmıştı. Hatta yeniden iç çekmek üzereydim. Çünkü Seulgi böyle düşünmekte sonuna kadar haklıydı. Toplantıya benim yerime Jongin'i seçmişlerdi ve bunun canımı sıkması gerekiyordu. Birkaç hafta önce olsaydı buna delirirdim hatta. Ama şu an için sinirlenmeme neden olan şey tamamen farklıydı. Ve ben bunu kendime itiraf etmek dahi istemiyordum.
''Onu seçenin şu meşhur Komiser Lee olduğunu duydum. Aynı okuldan mezunlarmış.''
Joy parmaklarına doladığı saçlarıyla oynarken söyledi.
''Buna takılmana gerek yok. Organizeyle birlikte çalışılacaksa ekipte senin de olacağına eminim.''
Jaemin tereddütlü bir sesle araya girdi. Omuz silktim.
''Umurumda değil.''
Joy'un küçük kıkırtısı kulağıma ulaşınca gözlerimi devirdim. Pekala. Gerçekten de umurumda değildi. O aptal ekipte falan olmak da istemiyordum. Yapacak işlerim vardı. Henüz tamamlayamadığım bir davam vardı. Jongin'in ne halt yediği umurumda değildi. Kendi işini bırakıp organizenin ekibine yardım etmeye gönüllü olması kendi tercihiydi. İşime bile gelirdi. Oğlan olmadan kendi davama daha çok dikkatimi verebilirdim. Kafamı karıştırıyordu ve canımı sıkıyordu. Onsuz daha iyiydim.
''Bak. Bitmiş bile. Geliyor seninki.''
Johnny dudaklarını büzüp başıyla arkamı işaret etti. Geriye doğru attığım kısa bakışla esmerin yavaş adımlarla yanımıza geldiğini gördüm.
''Ben gidiyorum.''
''Çocukça davranıyorsun Oh.''
Seulgi'nin söylenmelerini tamamen duymazdan gelip ayaklandım. Jongin'e bakmadım. Yanına yaklaşmamaya dikkat ederek masaların arasından usulca süzüldüm. Çocukça davrandığımın farkındaydım. Huysuz ve dik başlıydım. Ama elimde değildi. Kim Jongin denen herif beni buna zorluyordu. Canımı sıkıyordu. Beni delirtiyordu. Ona karşı kolay davranmama tamamen engel oluyordu hatta.