Bölüm 33

291 38 36
                                    

Gözlerimden kaymak üzere olan gözlüklerimi işaret parmağımla yavaşça geriye ittim. Parmaklarım direksiyon üzerinde kısa bir ritim tuttu. Derin bir nefes aldım. Gerginliğime dair ne varsa kurtulmak için çabalarken yaptığım ilk şey ellerimin hareketine son vermek oldu. Benim için bile can sıkıcı olmaya başlamıştı.

Dudaklarımı yavaşça yalarken esmer yanımda olsaydı daha iyi hissedeceğimi düşünüyordum. Başkomiser'i ve onu takip etmesi olası Young-woon'u gözden kaçırmamak için iki farklı noktada durmaya karar vermiştik. Mantıklı olan buydu ama yalnız kurt olmaya alışkın ben hala yeni sayılan partnerimi yanımda istiyordum.

''Sehun?''

Jongin'in beni hissetmiş gibi bir anda kulağıma dolan sesi arabamda hafif de olsa irkilmeme neden oldu. Oysaki taktığım kulaklık yüzünden içine biraz cızırtı katılan bu ses yumuşacıktı.

''Evet?''

Mikrofona doğru yavaşça söyledim.

''Orada her şey yolunda mı?''

Aynı şeyi Johnny ya da merkezden başka biri yapsa beni küçük gördüğü için sinirlenebilirdim ama Jongin'in bazen aşırı olmaya başlayan bu endişesi yüzüme küçük bir gülümseme yerleştirmişti.

''Sorun yok. Sadece beklemek sıkıcı ve...''

''Bekle. Sanırım çıkıyor.''

Jongin'in heyecanlı sesi benim cümlemi yarıda keserken başım istemsizce dakikalardır kapısında beklediğim apartmana döndü. Başkomiser'i her zaman merkezde gördüğüm takım elbiselerinin dışında günlük kıyafetleriyle gördüğüm ilk seferdi. Siyah, basit bir tişört ve yine siyah bir pantolon giymişti. Bu kıyafetleriyle daha normal ve bir şekilde daha genç göründüğü ortadaydı.

''Neden yalnız?''

Başkomiser Lee arabasına geçerken kaşlarımı çatıp söyledim. Jongin bir tatile çıkacağını söylediğinde ailesiyle gitmesini beklemiştim fakat anlaşılan yanılmıştım. Yanında kimse yoktu. Üstelik elindeki çantası oldukça küçüktü. Uzun bir tatile gitmeyeceği ortadaydı.

''Bilmiyorum. Sen onu takip et. Ben geriden geleceğim. Arkadan başka biri takip edecek mi öğreniriz.''

Başımı sallayarak onayladım. Sonrasında beni göremeyeceği aklıma geldiğinde gözlerimi devirdim.

''Tamam. Aksi bir şey çıkarsa haber verirsin.''

''Dikkatli ol.''

''Sen de.''

Başkomiser'in tanıması olasılığını göz önüne alarak kendi arabam yerine anneminkini ödünç almıştım. Alışkın olmadığım kadar küçük olan bu araba rahat sayılmazdı ama idare etmem gerekiyordu. Bu yüzden aramızda yeteri kadar mesafe açıldığına emin olduğum Le'nin ardından hızlıca yol aldım. Jongin'in biraz daha bekledikten sonra bizi takip edeceğini biliyordum.

Kontrol ettiğimiz uçuş saatine henüz saatler olmasına rağmen Başkomiser Lee'in neredeyse aşırı bir hızda kullandığı arabası havaalanı yolunu hızlıca yol alıyordu. Her zaman sakinliğini korumasıyla bilinen bu adamın bu kadar aceleci davranması kaşlarımın çatılmasına neden oluyordu.

''Lee bir şeyler biliyor olmalı. Aşırı davranmaya başladı.''

Jongin'in cevap vermesini beklerken birkaç metre önümdeki Başkomiser'in aldığı keskin dönüşü tekrarladım.

''Bu doğru yolda olduğumuzu gösterir.''

Haklıydı. Yine de bu beni rahatlamanın aksine daha da germişti. Havaalanı kalabalık olmalıydı. Young-woon'un o kadar insan içinde aptalca bir hareket yapmamasını ummaktan başka bir şey yapamıyordum.

Şizofrenik DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin