—Jisung erkek arkadaş serisi—「İtiraf」
Bazen bunaldığını ve o zamanlarda herkesi, en çok sevdiğin insanları bile hayalet gibi görme eğiliminde olduğunu biliyordu. İhtiyacın olan şeyi biliyordu. Harika İngiliz pastacılık şovunu izleyecek ve yanlış olan her şey biraz daha iyi olana kadar sana sarılacaktı. Jisung'un yapması gereken tek şey buydu.
"Y/N" Jisung tereddütle odanın kapısını itti. Işıkların kapalı olduğu için oda karanlıktı, ama gözlerini kıstığında yatağının şeklini gördü ve sen de üstünde kıvrılmış uzanıyordun. "Y/N iyi misin?"
Cevap vermedin ve bu onu endişelendirdi. Bu kötü olduğu anlamına geliyordu.
"Pekala, Y/N," Jisung'un sesi odanın aydınlanması için perdelerini açarken daha da neşelendi. Güneşin ılık, altın ışığı çarşaflarına döküldü.
"oraya gidiyoruz!" jisung gülümsüyor. "Bu şimdiden daha iyi görünüyor."
Yatağının köşesinde, kıpırdamadan yattığın yere doğru ilerledi. Kaşlarını çattı, altında gizlendiğin yorganı tek hamleyle üzerinden kaldırdı. Gözyaşı lekeli yanakları ortaya çıktı.
"Jisung," diye fısıldadın kırık bir sesle. Kalbinin midesine düştüğünü hissedebiliyordu.
"Oh bebeğim," diye mırıldandı, nazikçe saçını yüzünden çekerek. "Buraya gel."
Kolları etrafına sıkıca sarıldı. Hangi ara ağladığından emin değildin, sadece durmanın biraz zaman aldığını biliyordun.
Gözyaşların nihayet durduğunda, kanepeye geçip sarmaş dolaş bir şekilde yatmaya devam ettiniz. İkiniz de Masterchef izlemiyorsunuz, ama arka planda televizyonda çalıyor.
Jisung'a baktın, çeneni göğsüne yasladın ve suratını astın.
"İşte buradasın," sana gülümsedi. "Daha iyi hissediyor musun?"
Başını salladın ama hala somurtuyorsun.
"Bu ifade nedir?" dudaklarına hafifçe vurarak sana sataştı. "Bana üzgün suratlar yapma, bugün yeterince üzgün Y/N gördüm."
Normalde onunla dalga geçerdin ve arkaplanda kendi kendine oynayan televizyon şovunu izlemeye geri dönerdin, ama bugün yapamazdın. Ağlamak ve uyumaktan başka bir şey yapacak enerjin yoktu ve bundan nefret ediyordun. Nasıl düzelteceğin hakkında hiçbir fikrin yoktu.
"Üzgünüm," taze bir gözyaşı düştü gözlerinden. "Gününü mahvettiğim için üzgünüm."
"Ne? Saçmalama" Jisung başını salladı. "Gerçekten böyle mi düşünüyorsun? Buradayım çünkü seni önemsiyorum, seni seviyorum. Şu an olmayı tercih edeceğim başka bir yer yok."
Bu sadece seni daha çok ağlattı, gözyaşlarını baş parmaklarıyla sildi ve sen durana kadar yanaklarına en yumuşak öpücüklerini bastırdı.
"Her şey yoluna girecek," sana usulca gülümsedi. "İstediğin kadar ağlayabilirsin, istemiyorsan konuşmak zorunda bile değilsin, sadece senin için burada olduğumu bil."
「Ten Teması」
+El Ele Tutuşma: İkiniz çıkmaya başladığınızdan bu yana neredeyse bir ay geçmişti ve şimdiye kadar kimse bilmiyordu ki, bu Jisung'un düşük çenesiyle başlı başına bir mucizeydi.
Üyelerin muhtemelen sizin için mutlu olacağını biliyordun, ancak şirket için de aynı şeyi söyleyip söyleyemeyeceğinden emin değildin. Bu yüzden sessiz kaldınız.
Bunun dışında işler iyi gidiyordu, ama etrafta özellikle de çocukların etrafında gizlice dolaşmanın yorucu olmaya başladığını kabul etmelisin. Ayrıca, onlar onun en iyi arkadaşlarından bazılarıydı ve Jisung onlardan bir kız arkadaşı olduğu için övünebilmelerini istiyordu.
Arada bir dokuzunuzun dışarı çıkıp yemek yediği veya bu gece olduğu gibi yurda gidip film izlediğiniz akşamlar ayarlardınız.
Bazen böyle sevimli bir erkek arkadaşın olduğu için pişmanlık duyuyordun. Tek istediğin Jisung'un kollarını etrafında hissetmekti. Ama odadaki diğer herkes buradayken bu olamazdı. Gecenin çoğunda Hyunjin ile konuşmak ve Changbin ile şakalaşmak dikkatini dağıtmana yardımcı oldu, ancak gece çöktüğünde ve herkes, asla ayak uydurmaya zahmet etmediğin bir televizyon programını izlemek için oturma odasındaki kanepelere yerleştiğinde, yine huzursuz hissettin.
Sağında oturan Jisung'a bir göz attın. Sol tarafındaki büyük ekrana o kadar dalmıştı ki, bir patlama dışında herhangi bir şeyin dikkatini çekebileceğinden şüpheleniyordun. Hyunjin kanepenin diğer ucunda kıvrılmıştı, neredeyse uyuyordu ve diğer herkes yerde oturdukları yere iyice sinmişti. Muhtemelen güvenli olduğunu düşündün, bu yüzden elini Jisung'a doğru uzattın. Serçe parmağın eline dokunduğunda tüm elini kavradı, parmaklarınızı birbirine doladı. Bu da seni gülümsetip koluna sarılmana neden oldu.
"Pekala, cidden? Bize ne zaman söylemeyi planlıyorsunuz? "
Odadaki sessizliğin arasından çıkan Hyunjin'in sesi seni ve Jisung'u şaşırttı. Hızlıca birbirinizden ayrıldınız.
"Hyunjin!" Chan, genç çocuğun bacağa vurmak için arkasını döndü. "Daha önce ne demiştik?"
"Bize söylemelerini beklememiz gerektiğini biliyorum, yapmayın ama" diye şikayet etti. "Bir ay oldu."
"Bekle, bekle," diye araya girdi Jisung. "Biliyor muydunuz? Hem de hepiniz?"
"Elbette biliyorduk, aptal," Seungmin gözlerini devirdi. "Her şekilde belli ediyordunuz."
Jisung, yanağını nazikçe sıkarak seni utandırdı ve gülümsedi.
"İğrenç" Seungmin burnunu kırıştırdı.
"Hepiniz çenenizi kapayabilir misiniz, programı izlemeye çalışıyorum," Jeongin arkasına döndü, Seungmin'in başına patlamış mısır fırlattı.
🌻