Bölüm 2: 27. sayfa

246 29 24
                                    

Jaemin'in ağzını açması da, tahmin ettiğim gibi, pek uzun sürmedi zaten. O sessizliğe hiçbir zaman dayanamazdı. Sessizliğin aramızı açmasından korktuğunu söylemişti bir keresinde. Daha doğrusu ağzından kaçırmıştı bir tartışmamız esnasında. Tartışmayı da o çıkarmıştı gerçi. Kendi sözleriyle çelişip dururdu her zaman.

"Bugün hangi kitabı okuyacağız?"

Bir süre düşündüm. Çantaya hangisini koyduğuma dair hiçbir fikrim yoktu. Gizlice aldığımız kitapları mahzene saklardık. Şu, kullanılmayan şeylerin istiflendiği tahta kulübeye ve bir kitabı bitirince gidip oradan yenisini alır, odamda saklardık onu da bitirene kadar. Okuduklarımızı da tekrar mahzene kapatırdık. Elime gelen ilk kitabı almıştım, sonuçta hepsini okuyacaktık. O an için canımızın o kitabı okumak istememesi gibi bir durum söz konusu olmazdı çünkü gizli bir işti bu. Jaemin ve benim en büyük sırrımız. Gizlice okuduğumuz her kitap bizim için keyifliydi. Hiçbirinden sıkılmazdık çünkü hepsini, kimse fark etmeden okuyup bitirmeliydik. Sıkılmak gibi bir lüksümüz yoktu kısaca.

"Sanırım adı Kaderimin Dikenleri," Dramatik bir ses tonuyla söylediğimde Jaemin güldü. Aynı zamanda gözlerimi kısıp gizemli olduğunu düşündüğüm bir bakış da atmıştım. "ya da öyle bir şey."

Jaemin çantanın fermuarını yavaşça açarken konuştu, "Kapağında maskeli bir adam olan kitap mı? Onu çoktan okumamış mıydık?"

Başımı salladım. Konuşmama izin vermeden dudaklarını araladı Jaemin. "O zaman neden tekrar okuyoruz? Şimdi yeni bir şey almamız gerekecek!"

"Okumaya başladık ama yarım bıraktık çünkü sen kitapçının rafında başka bir kitap gördün ve 'Aman tanrım Jeno, bu kitabı okumalıyız!' diyerek bana zorla o kitabı aldırdın."

"Öyle desene, tamamını okuduk sanıyordum." Jaemin ensesini kaşıdı ve ardından kitabı çantadan çıkardı. Konuyu az önce söylediğim şeyden uzaklaştırmaya çalıştığını biliyordum. "Okuma sırası sendeydi."

"Dün son üç sayfayı yorulduğunu söyleyip bana okuttun." Gülümseyerek, oflayan arkadaşımı inceledim. Hatırladığını biliyordum. Bu onun numarasıydı. Bir şeyi çok beğenirdi ve eğer bu hafta biraz daha para harcarsam annem anlayacak diyerek bana üzgün bir şekilde bakar, o şeyi almamı beklerdi. Ama biz bundan hiç bahsetmezdik. Yazılı olmayan bir kural, aramızdaki şey buydu. Jaemin benim için her şeyi yapardı. Aynı zamanda benden de her şeyi beklerdi. Küçük ve basit yollarla belli ederdi bunu. Biz arkadaştık sonuçta, harcadığım bir miktar para ne gibi bir sorun çıkartabilirdi ki? Bir dondurma yediğime dair küçük bir yalan söylerdim ya da sokaktaki hayvanlar için yiyecek aldım derdim. Ailem de buna inanırdı. Gençliğimizi bahane ettiğimiz şeylerden biriydi bu da.

"İyi, öyle olsun. Ama çok fazla okumam, söyleyeyim." Kitabın sayfaları arasında gezinerek kaldığımız yeri anlamaya çalışırken 27. sayfadan onu canlı tutan suyu çekilerek buruşmuş bir papatya Jaemin'in kucağına düştü. Arkadaşım onu gördüğü gibi heyecanla tuttu sayfayı, acele edip tutmasaydı kaldığımız yeri bulmak için tekrar tekrar sayfalara göz gezdirmek zorunda kalacaktık. Bu arada, papatya bu parkta en çok bulunan çiçekti ve şanslıyız ki Jaemin de ben de onları çok severdik. Zarif görünürlerdi. Doğrusu bana biraz da Renjun'i hatırlatırlardı. "Burada kalmışız demek."

Jaemin'in sesi neşeliydi ancak ben onu bir süre için dinlemedim. Neden tatillerimizi bu parkta, çimenlerin üstünde geçirmeye başlamıştık? Şimdi birçok şey bulanık ve eksik hissettiriyor. Nedenleri ve ilkleri hatırlamak çok zor, geçip gitmiş oldukları için sanırım. Önemli olan şuandı. En yakın arkadaşım yanımdaydı. Ailemiz tarafından büyük ihtimalle yasaklanacak bir kitabı okumak üzereydik. Üzerimdeki tişörtün fazla geldiğini hissediyordum çünkü güneş birazdan tam da üstümüzde olacaktı. Başımı çevirip Jaemin'e baktım. Onun üzerinde son zamanlarda herkesin giydiği kot rengi ve beyaz çizgili kısa kollu bir gömlek vardı. İnce belini büyük ihtimalle babasından ödünç aldığı bir kemer ile çevrelemişti ve altına da kot şortunu giymişti. Uzun kemerin bir kısmı belinden aşağı sarkıyordu, şortunun kemer takılan kısmına sarmaya zahmet etmemişti. Jaemin her zaman giysilerine bir fark katardı sonuçta.

"— ve elini kızın yüzünde gezdirip gözyaşlarını sildi. 'Eğer dediklerimi yaparsan ikimiz de zarar görmeyiz.' Kız başını salladı, gergindi ve korkuyordu. Giderek yaklaşan sirenlerin sesi kulağını tırmalıyordu. Gözlerini kapattı, önünde duran adamın yumuşak dudaklarını hissetti', ew." Jaemin kusma refleksine benzer bir ses çıkarttığında güldüm. Kızlar bizim aramızdaki yasaklı konulardan biriydi. İkimiz de bu tarz şeylerden hiç bahsetmezdik. Jaemin senenin başında üst sınıflardaki kızdan hoşlandığını düşündüğünden beri konuşmazdık bunu. Sonu iyi bitmemişti çünkü.

Daha spesifik olmak gerekirse, bunu söylüyorum çünkü bu benim için çok komikti bir andı, bana o kızdan gerçekten hoşlandığını kanıtlamak istediği için kızın yanına giden Jaemin ona öğle yemeği ısmarlamak karşılığında kızı öpmüş ve hemen ardından yanlarındaki çalılara giderek kusmuştu. Tabii, benim aralarındaki anlaşmayı bilmemem gerekiyordu ancak Jaemin'in midesini boşaltması bittiği gibi kızdan bir tokat yemişti ve ben de bizzat kızın ağzından anlaşmalarını dinlemiştim. Jaemin de kıza yemek ısmarlamak zorunda kalmamıştı bu sayede. Yanağında oluşan kızarıklıkla birlikte bana bakıp kahvaltıda midesini rahatsız eden bir şeyler yediğini ve gerginlikten böyle olduğunu söyleyip durmuştu. Eh, ben de daha mahçup olmaması için ona inanmış gibi yaptım. Aslında düşününce, başka bir nedeni de olamazdı zaten. Ama bu olay yüzünden konuşmamız yasaktı işte. Jaemin artık bu tarz şeylerden nefret ediyordu. Güya.

"Sylvia bileklerinde kapanan kelepçelerle birlikte başını arkasına çevirdi ve kalabalığın içinde, kendisine ciddi bir yüzle bakan sevdiği adamı gördü. Adam ona bir süre daha baktıktan sonra arkasını dönüp oradan uzaklaştı.'"

"Neden bu kadar erken başladı olaylar?" diye söylendim. "Eğer ilk 50 sayfada kız tutuklanırsa ileride ne olacak?"

"Onu anlamak için okuyoruz zaten aptal." Ağzından çıkan bu kaba kelime yüzünden ona dönüp şaşkınca baktım. Oysa başını bana çevirip dilini çıkardı. "Sakın başlama anne, bir şey demedim."

"Devam et hadi."

Jaemin hızlıca sayfalara göz gezdirdi. "Kız sorgulanıyor. Sıkıcı olduğu için atlıyorum, hah, burası güzel. 'Victor, benim için geri döndün! Sylvia heyecanla bu kelimeleri söyleyip ellerini önündeki camla birleştirdi. Gözleri çoktan gözyaşlarıyla dolarak parlamaya başlamıştı. Seni çok özledim Victor, buna dayanmamın tek nedeni seni tekrar görebilmekti.' Victor duygusuz yüz ifadesiyle baktı kıza. Bundan sonra dayanmana gerek yok çünkü bir daha gelmeyeceğim. Bu tehlikeli, biliyorsun. Kız hızlıca başını salladı ve adamın adını mırıldandı akmaya başlayan gözyaşları ile. Bu kısımları da geçiyorum. O zaman öl! Beni dediğin kadar sevdiğini kanıtla bana. Hayatınla. Victor dönüp odadan çıktığında Sylvia- ne var? Ne dürtüyorsun?"

Jaemin öfkeli bir ifadeyle bana döndü ancak adeta donmuş bir şekilde ileriye baktığımı gördüğünde başını çevirdi. Az ileride dikiliyordu Renjun. Hemen yanında da okulumuzun en nüfuslu insanı vardı, Han Ryu Min. İnsanlara vurmaktan hoşlanan biriydi. Kısaca, Renjun'in bu kadar yakınında olması kesinlikle iyi bir şeye işaret edemezdi.

Han Ryu Min'in gözlerini bürüyen öfke oturduğumuz yerden bile görünebiliyordu. Boğazımın düğümlendiğini hissettiğimde Jaemin konuşmakta benden erken davrandı. "Onu kurtarmak için bir şey yapmalıyız."

Secret Between Us [norenmin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin