"Bundan eminim Jaemin, dükkandan çıktıktan sonra bizi izledi. O kadında garip bir şey var." Jaemin gözlerini devirip bardağının içindeki beyaz renkli pipeti bardağın içinde gezdirdi. Bardaktakı siyah, kızıl renkli sıvı hareket etti ve bardakta küçük bir dalga oluşturdu. Hala erimemiş olan birkaç buz birbirine çarparak ses çıkardı. "Ayrıca daha fazla kola içersen bütün dişlerini çürüteceksin. Annem kolanın şekerden bile daha zararlı olduğunu söylüyor."
"Tabii, çünkü senin içtiğinin içinde hiç şeker yok değil mi? Fazla paranoyaksın. Komplo teorileri yapan o garip gruplardan birine katılsan eminim seni çok severler." Cümlesinin başında başıyla bardağımı işaret etti. İç çektim.
"Komplo teorileri kurmuyorum. Ayrıca benim içeceğim limondan oluşuyor, kimyasaldan değil."
Jaemin dilini çıkarttı ve kaşlarını çatarak arkasına yaslandı, kollarını göğsüne kavuşturdu. Bana kızıyordu. Birazdan konuşmaya başlayacak ve eğlencesini bozarak günü mahvettiğim ile ilgili beni azarlayacaktı. Buna emindim. Başımı çevirip dükkanın camından dışarıya baktım. Gökyüzü kırmızı, sarı ve turuncunun karışımı olan hoş bir tona bürünmüştü ve bir gün daha bitiyordu.
Bir süre sessizce bulutları izledim. Öyle yavaş hareket ediyorlardı ki kolayca gözden kaçırabiliyordum. Birkaç mağaza gezdikten sonra bu kafeye gelmiş, bir şeyler içmeye karar vermiştik. Bu sefer Jaemin ısmarlıyordu çünkü aldığı şeyde indirim yapıldığı için biraz parası kalmıştı. Geçen insanlara bakarken onun pipetinden gelen, içeceğinin bittiğini belirten sesleri duyabiliyordum. Son yudumları içebilmek için iyice çekiyor, buzları ittiriyordu. Hareketleri hızlıydı. Hala sinirli olduğu belli oluyordu. Ona döndüm, derin bir nefes aldım. Kalbim hızlıca atıyordu. Onunla aramı düzeltmek için ölüyordum.
"Jaemin," diye başladım sözlerime. Sesim güçsüz çıkmıştı. Gerildiğim için titriyordu vücudum. Çok çabuk gerilirdim, en normal konuşma bile rahatsız ederdi beni. Elimden gelse hiçbir zaman, kimseyle konuşmazdım. "Sadece o kadın beni rahatsız ediyor, bu kadar ısrar ettiğim için özür dilerim. Sadece dikkatli olmanı istiyorum.."
"Bir şey yapacak değil ya. Hep böyle yapıyorsun!" Jaemin bardağını bıraktı. Onun da derin bir nefes aldığını gördüm. "Benim için endişelenmeni gerektiren bir şey yok Jeno. O sadece öğretmenimiz ve benimle ara sıra konuşuyor, bu kadar. Bakışlarında bir şey yoktu. Yanlış anladın. Kabul et şunu artık, herkes bana zarar vermek için fırsat kollamıyor."
Başımı sallayıp mırıldandım. "Evet haklısın, özür dilerim.."
Arkadaşım bir süre beni inceledi. Konuşmuyordu, bense ona bakamıyordum. Başımı önüme eğmiş sessizce içeceğimi içmeye çalışırken pipetimden bir hırıltı çıktı. Limonatam azalmış olmalıydı. Bu sesin aramızdaki sessizliği bozmuş olması beni sinirlendirdi. Bardağımı bırakıp arkama yaşlandım ve cesaretimi toplayıp arkadaşıma baktığımda gülümsediğini gördüm.
"Teşekkür ederim Jeno."
"Ne için?"
"Biliyorsun, her zaman beni böyle düşünüp kollamaya çalıştığın için."
İçeceğimi alıp içinden pipetimi çıkardı ve kendi pipetini yerleştirip buzların arasında kalmış olan birkaç damla limonatayı çıkan sese aldırmadan içti.
"Evdekiler ne yaptığımı pek umursamıyor. Çocuklar beni düşünmek için çok küçük. Ve diğerlerinin de kendi dertleri var." İç çekti. "Beni senin kadar düşünen birine sahip olduğum için şanslıyım."
Yeniden bir sıcaklık yayılmıştı içime. Gerginliğin soğuk demirlerinden kurtulmuştum. Yeniden kolaylıkla nefes alabiliyordum, kalp atışlarım hızlanıyordu. Yüzüme farkında olmadığım bir gülümseme yayıldı ve bir süre arkadaşımı izledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret Between Us [norenmin]
Genç Kurgu1956 yazının Temmuz ayında üçümüz de gençtik. Sonra birden bire büyümemiz gerekti. Nasıl oldu da bu noktaya geldik hala emin değilim. Hangimiz suçluyduk? Büyük ihtimalle hepimiz. Ama bunun artık bir önemi yok. Ani gelişimimizin ardından bizler tekra...