Yapamıyorum. Atlattığımı düşündükçe her şey daha kötü oluyor. Gözlerimi kapattığım her an aklıma geliyor. Ağırlığını hala kollarımda hissedebiliyorum. Günlerdir doğru düzgün uyumadım. Sanırım deliriyorum.
Sinemanın açılacağı güne iki gün kalmış olmasına rağmen hiçbir şey yoluna girmedi. Yatağımdan kalkmak bile garip hissettiriyor. Hislerimin herhangi bir bilimsel ifadesi var mı bilmiyorum, sadece ne hissettiğimi biliyorum ve bu beni mahvediyor.
Her gün üzgün ve endişeli olmaktan yorulmaya başladım. Jaemin'in yanındayken neşeli davranmaya çalışıyorum. Üçümüz de böyle yapıyoruz ama bir arada olduğumuzda garip bir hava oluyor etrafımızda. Ne zaman tamamen düzelebileceğiz merak ediyorum. Kolay olacağını, kolay olduğunu sanmıştım. Atlattım sanmıştım.
Bütün bedenime ve ruhuma hakim olan bir hüzün var üzerimde. Varlığımın her bir zerresi bu hüzne teslim olmuş gibi hissediyorum. Yapabileceğim hiçbir şey yokmuş gibi. Aslında, pek de bir şey olduğu söylenemez. Olanları geriye alamam, kimseyi iyileştiremem. Sanırım hayatımın bir noktasında bunu aşacağım. Tek ümidim bunun kısa zaman içinde gerçekleşmesi.
Güneş daha batmadı, yaz aylarında güneş her zaman geç batar. Babam sabahtan beri çalışma odasında duruyor. Sanırım işleri var. Rahatsız edilmek istemediğini söyledi, bu yüzden onunla hiç karşılaşmadım. Bazen çıkıp lavaboya gidiyor ancak etrafına hiç bakmıyor. Odaklandığı zaman hep böyle olur. Başka bir şey görüp odağını dağıtmak istemez, biz de gözlerinin önünden çekiliriz. Onun için dikkat dağıtıcı olarak sınıflandırılmam iyi bir şey mi, kötü bir şey mi bilmiyorum. Bana değer verdiği için beni gördüğünde dikkati dağılıyor olabilir. Aynı şekilde, onu rahatsız ediyor olduğum için de olabilir. Bu da ona asla soramayacağım şeylerden biri. Yine de beni sevdiğini düşünüyorum, bu yüzden ilk olasılığı seçeceğim.
Sabah erken saatlerde annem evin içinde ufak, günlük temizlik alışkanlıklarından birini yaptı. Bu onun için bir ritüel haline dönüşmüştü. Evin temizliğine fazlasıyla önem veriyordu. Bu yüzden ona yardım ettim. Ulaşamadığı yüksek yerleri temizledim. Gururla söyleyebilirim ki annemden birkaç santim daha uzunum.
Temizlikten sonra salona geçtik ve karşılıklı koltuklarda oturup birkaç saat kitap okuduk. Benim okuduğum kitap babamın onayladığı bir klasikti. Doğrusu ilk defa bir kitabı okurken bu kadar sıkıldım, şuanda kitapla ilgili pek de bir şey anımsayamıyorum. Kitap okumayı çok severim, hiçbir türe de ön yargıyla yaklaşmam ancak bazı kitaplar fazlasıyla dayanılmaz oluyor. Özellikle siyaset ve yoğun hukuk terimleri içeren kitaplar. Babamın favorileri.
Sanırım annem şuanda yemek yapıyor. Başlayalı yarım saati geçti. Çoktan odama ulaştı yaptığı yemeğin kokusu. Kokulardan yemekleri tahmin etme konusunda iyi değilim ancak bunun domates çorbası olduğuna eminim. Büyük ihtimalle kendisi yaptı. Konserve yiyeceklere hala pek güvenmiyor.
Yerimden kalkıp odamdaki küçük pencereye gittim, camı sonuna kadar açtım ve kollarımı panjura dayayıp iç çekerek gökyüzüne baktım. Gökyüzü hafif bir turunculukla kaplanmıştı. Bu da aklıma Jaemin ile arkadaş olmaya çalıştığımız zamanları getirdi. Onun yüzünü incelerdim. Yanında otururken, bazen de öğle arasında yemekhanede karşılıklı otururken öylece durur, yüzüne odaklanır, her bir özelliğini öğrenmeye çalışırdım. Küçük bir alışkanlık bu. İnsanları incelemeyi seviyorum. Ama o zamanlarda Jaemin bu alışkanlığımı bilmiyordu. Başını eğmiş yemeğini yerken bana bir şey demek için başını kaldırıyor, yine ona baktığımı görüyor ve aynı şuanda gördüğüm gökyüzü gibi utanıp kızarıyordu. Yanaklarının oluşturduğu rengi daha önce görmemiştim. Bu yüzden böyle kızardığı zaman daha çok ilgimi çekerdi, daha çok bakardım ona. Bu çekişmemiz onun bana kızmasıyla sonlanırdı genelde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret Between Us [norenmin]
Dla nastolatków1956 yazının Temmuz ayında üçümüz de gençtik. Sonra birden bire büyümemiz gerekti. Nasıl oldu da bu noktaya geldik hala emin değilim. Hangimiz suçluyduk? Büyük ihtimalle hepimiz. Ama bunun artık bir önemi yok. Ani gelişimimizin ardından bizler tekra...